İstanbul’da Sebilürreşad İdarehanesine,
Efendim,
Kazamız ahalisinin kanaatlerine tercüman olan aşağıdaki isteklerimizin, bütün İslam Alemi’nin güvencesi (dayanağı) olan gazetenizde yayımlanmasını özellikle rica ederiz.
OF 25 Teşrin-i Evvel 339 – 8 Kasım 1923
Türk’lerin en büyük amacı, vatanlarıyla beraber dinlerinin de korunmasıdır. Türk’ler İslamiyet’i kabul ettikten sonra bütün toplumsal fikirleri İslamiyet’le yoğrulmuştur. O derecededir ki, Türk demek, İslam demek olmuştur. Bundan dolayı Türklüğü İslamiyet’ten ayırmak imkânsızdır.
Birinci Dünya Savaşı’ndan önce, milliyet ve mevcudiyetlerini kaybetmiş bir takım yabancı şahsiyetler memleketimize sokulmuş ve memleketin birliğini, toplumsal değerlerini bozacak akımlar meydana getirmeye çalışmışlardı. Üzülerek görüyoruz ki bu şahsiyetler bu gün de faaliyetlerini sürdürmektedirler.
Bir de uzun zamandan beri gazetelerde görülen çağdaşlık, laiklik gibi meselelerden maksadın ne olduğu şimdi ortaya çıkıyor. Toplumun dini inançları ile örf ve adetlerini yobazlık (gericilik) sayan bu adamlar gürültü ile Türk halkını milliyetsiz, töresiz, dinsiz bir halk yapmanın kolay bir iş mi olduğunu sanıyorlar?
Emin olsunlar ki, bütün Müslümanlar bu gibi kimselere yalnız amansız bir töre düşmanı değil, vatanın da en aşırı düşmanı gözüyle bakmaktadırlar. Milli hukukumuz olan Fıkhımız, milli ahlak ve içtimaiyatımızın yerine batının kokuşmuş, modası geçmiş şeylerini getirmek isteyen bu kör taklitçilerin sözlerini gazete sütunlarında gördükçe bunların Türk olduğuna bir türlü inanamıyoruz.
Türk’ler, Müslüman’lar nasıl Batının düşkünü olur? Nasıl batının fuhşa bulaşmış ahlak ve toplumsal değerlerini kabul eder? Batının teknolojisini ve ekonomisini alcağız, ziraat ve ticareti ile rekabet edeceğiz. Fakat hiçbir zaman varlığımızı ve değerlerimizi batıya feda etmeyeceğiz. Biz Türk’üz, Müslüman’ız, şarklıyız. Batının kanunlarına, örfüne fikirlerine, zilletin tam kendisi olan toplumsal yapısına muhtaç değiliz.
Batılı düşmanlarımız, memleketimizi silah kuvvetiyle kendilerine mal etmeyi adeta imkânsız bulduklarından dolayıdır ki, kaleyi içinden fethetmeye çalışıyorlar. Bizim dinimize, örf ve adetlerimize hücum edenler kimin hesabına çalışıyorlar? Bizi biz olmaktan çıkartmak isteyenlerin bu memlekette kaç kişiden ibaret olduklarını bilmez değiliz. Öyle yaygarayla, gürültüyle Türk’ler, zillet ve helak çukuruna doğru sürüklenemezler.
Bu memlekette yaşmak isterlerse, bu memlekette halkının dinine, ahlak ve adetlerine saygılı olacaklardır. Aksi takdirde yolları açıktır. Türk’ün toplumsal değerlerini kırmağa kalkışmasınlar. Batıda, beğendikleri yerlerde yaşasınlar. Türk’ler, Müslüman’lar, ahlaki perdeleri yırtmak, dini anlayışları kırmak ile değil, belki bunları kuvvetlendirme ile yükseleceklerdir. Milletin arzusu budur. Herkes bunu böylece bilmelidir.
İmzalar: Çakır Zade (Çakıroğlu) Halim Sıtkı, Müftü Ahmet Fevzi, Müderris Dursun Feyzi, Belediye Reisi Sarı Ali Zade (Saral) Ömer Lütfi, Sarı Ali Zade Sadullah, Sarı Ali Zade Halim, Abdülkerim Zade Halil, Şinoğlu Yusuf Ziya, Ram Zade Ahmet, Mehmet, Ömer Sadri, İsmail Hakkı, Salihoğlu Süleymanoğlu Ömer, Seyyid İlyas, Çakır Zade Ali Rıza.
Bu yazı 8 Kasım 1923 Tarihli Sebilürreşad Dergisinin 23. Cildinin 574. Sayısının 28. Sayfasından alınmıştır.