TİREBOLU VE HARŞİT DERESİ
Tirebolu, Papamichalopoulos’a göre Iscopolis, Argyria Ve Philokalei adındaki üç şehrin birleşmesinden oluşmuş, küçük ve surları olmayan bir şehirdir. [Papamichalopoulos(1901),257.Cunet, Tuquie d’Asie]
Pliny’nin Tripolis castellum et fluvis’te bahsettiği eski şehirin konumu bugünkünden farklı bir yerdemiydi bilemiyoruz (Pliny,Natural History, VI,iv,11). Bir ihtimal Kilise (Manastır) Burnu antik şehre ev sahipliği yapmış olabilir. Sellina Ballance, Kilise Burnundaki duvar kalıntıları bir zamanlar burada şarapçılık yapıldığının izi olabileceğini ve antik şehrin burada kurulmuş olabileceğini yazar[Ballance, Bryer ve Winfield, AP,28 (1966),256].
Tirebolu’nun doğu ve batısındaki burunlar kalelerle korunaklı hale getirilmiştir. Batıda bulunan “Çürük Kale” 2 metrelik siyah granit bloklardan yapılmıştır ve kapısı güney mevkiindedir. Doğudaki etkileyici kalenin adı “Kuruca Kale” olmakla beraber Rumlar tarafındsan “Anghelia” olarak adlandırılırdı.
Tirebolu, Trabzon İmparatorlarının dinlenmek amacıyla konakladıkları şehir olduğundan bu kaleler bizzat kendi güvenliklerini sağlamak için yaptırılmışlardı. İç savaş döneminde 3.Alexios Komnenos, güvenilir bir yer olmaktan çıkan başkennten ayrılmış burada ikamet etmişti (Panaretos,ed.Lampsides, 63,71). 1404 yılında Clajivo burasını büyük bir kasaba olark tarif etmiş ve Büyük Komnenos’ların adına yargılama yetkisi olan en batıdaki merkez olarak tarif eder (Clavijo, 109).
Bıjıikyan 1817’de “Tripoli, Zefre’ye on sekiz mil mesafededir. Limanı ufak olup kışın ancak birkaç gemi sığabilirse de, ağzı taşlıktır ve güğçlükle ileri girilebilir. Halk Tük, Ermeni ve Rumlardan ibarettir. Zefre’ye doğru şehrin ucundaki Fırıntaşı denilen adacığın ortası yarılmış olup içinden gemi geçebilir. Yakınında bulunan Kiliseburnu’nun üzerinde eski bir kilise vardır...” notunu almıştır. >br> Tirebolu’da Ortaçağ dönemi kiliselerinin yerinde yeller esmektedir. Kilise Burnundaki Panagia adı verilen kilise 1967 öncesinde yok edilmiştir. St.John kilisesinden iz bile kalmamıştır. Doğu kalesi’nin kaderi de farklı olmamıştır.
Tirebolu Harşit Dere’sinin denize döküldüğü ağzın 7 km.batısında kurulmuştur. Pliny’nin 9.yüzyılda “Tripolis” dediği yer 19.yüzyılda “Tirebolu” oluvermiştir. Arrian (Arrian, 24) bölgede gümüş madeninden bahsetmektedir. Bıjışkyan da “Arrianos’un zamanında üç mil uzakta Argyria yani gümüş madeni vardı ki bugüne ulaşmıştır” (Bıjışkyan, 80) diyerek madenin varlığını onaylar. Ioannides’e göre maden 1800’lere kadar çalışmıştır.
Argyria, Harşit Deresi’nin (Philabonites) doğu yakasında ve sahilden 5 km uzaklıktaki Bedrama (Petra Kale) Kalesi sayesinde korunuyordu. Harşit Deresi ortaçağ’da ticaret yolu üzerinde değildi ve Pedrama’dan daha iç bölgelerde Hellen yerleşmi yada Hellenleşme vuku bulmamıştı. 1890 yılında Kiepert’in hazırladığı Rumca konuşan köyler haritasında vadi boyunca Ortaçağdan yada daha yakın zamandan kalma kilise yoktu.
Bununla birlikte Tirebolu’nun 5 km.güzeydoğusunda, Harşit’in sağ kollarından birinde “Kavras” adına rastlanmıştı ki A.Bryer bunun 1204’de Türkmen yerleşiminden sonra ortaya çıkan efsanevi “Gabras” ailesiyle bir alakası olabileceğini yazıyor. (Topography of Pontos, 140). Bununla birlikte yazar Gavra adına Ardeşen ile Arhavi arasında, Gavraz adına ise (günümüzde Kızılkavraz) Sivas’ın 15 km. Doğusunda rastlamış (Bryer, Gabrades,187).
1461 Trabzon’un fethinden sonra Tirebolu bir kale olarak Görele (Coralla) ile Giresun arasındaki diğer birimlerle beraber Kürtün nahiyesine bağlandı. Bu tarihten itibaren Kürtün Çepni nahiyesinin merkezi oldu ve bölgeye ait Grekçe isimlerin büyük kısmı yerini Türkçeleriyle değiştirdi.
Fatih Sultan Mehmet, Trabzon’un fethinde ve fetih sonrasında bölgedeki Çepnileri akıllıca kullanmıştır. Panaretos’un satırları bu konuda aydınlatıcı olabilir (Panaretos,ed.Lampsides,79):
“ Trabzon İmparatoru 3.Alexios şubat ayında Çepni’lere karşı karadan ve denizden sefer düzenledi. 4 Mart 1380 tarihinde ise ordusunu iki bölüme ayırdı. 600 yaya askerini Pedroma’dan gönderirken, imparatorun kendisi süvarilerin ve diğer yaya askerlerin başında onların kışın kaldıkları kamplara saldırdı. Onların çadırlarını yaktı ve yok etti, çoğunu öldürdü ve esirlerimizi kurtardı, “Σıμύλıkσ” bölgesini özgürlüğüne kavuşturdu... Rumlardan 42, Türkmenlerden 100 kişiden fazla ölen oldu”
Panaretos’un küçük bir kısmını aldığımız yazısında geçen Rumca dere ve yerleşim adları bugün o bölgede yaşıyan halk tarafından bilinmemektedir. Bu da Trabzon’un doğusunun aksine batısındaki yerleşimlerdeki etnik yapının değişimiyle açıklanabilir.
Bugün harabe olan Sümüklü köyü 1717,1733 ve 1779’da hristiyandır. Kürtün’ün 9 km. güneybatısında ve Şebinkarahisar’ın kuzeydoğusunda yer almaktadır ve Trabzon halkının Türkmen yayılımına karşı sınır noktası olma niteliğindedir (A.Bryer,141).
Kilise Burnundaki Panagia Kilisesi 19.yüzyılda tekrar elden geçmişse de günümüze ulaşamamıştır.
Tirebolu’daki Doğu Kalesi, anakaraya dar bir boğazla bağlanmış olan 25 m. yüksekliğe sahip burun üzerindeymiş. Kalınlığı 1.25 ila 1.50 m. arasında değişen kale duvarları 1950’lerin sonlarına kadar görülebilecek nitelikteymiş.
Bugün izini bile bulamadığımız, Doğu Kalesi Kilisesi “Panagia” hakkında tüm bildiklerimiz 1846 yılında Hommaire de Hell’in yazı ve çizimlerinden ibaret (Hell,IV,394 vepl.xx,figs. 9-11). Yapının planları incelendiğinde Trabzon’daki St.Philip ve Akçaabat’taki St.Michael’e aynı elden çıkmışçasına benzediği görülmektedir.
Suma Kalesi Kürtün’den kuzeydoğu yönünde bir buçuk saatlik yürüyüş mesafesinde, Erikbeli vadisinin batı yamacı içindeki çam ağaçları arasında yer almaktadır. Muhtemelen 14.yüzyılda sahil şeridini Çepni akınlarından korumak amacıyla Trabzon İmparatou tarafından yaptırılmıştır.
Giresun'u Şebinkarahisara bağlayan iki yol var .Birisi Eğribel geçidi üzerinden diğeri Kümbet yaylasından .İkiside kalitesiz asfalt yol . Dereli'nin biraz altından batıya sapan bir yol üzerinde Hisarköy bulunuyor. Köyün dışında orman içinde manastır harabesi var . Tahminen 1915-20 yıllarında yıkılmış . Eğribel yolundaki et mangal tesisleri ve Cuma pazarı ünlü .Kümbet yaylasıda yazın popüler , kasaplardan kilo işi eti mangalda yiyebilirsiniz .Lokantalar son derece iptidai vakat et lezzetli . Temmuzun 3.pazar günü şenlikleri var . Karagöl Karataş zirvesinin altında (3100m ).Yazın etrafı kalabalık . Bulancak'tan Bektaş yaylası yoluyla göle dolmuş işliyor . Ayrıca Tamdere yaylasına yol bağlantısıda var