FOLKLOR
Kadınlar,kırmızı beyaz çubuklu peştemali (direkli peştemal) bellerine sararlar. Eski dönemlerde giyilen canfes, üç etek, sırmalı peştemal en yaygın kadın giysileridir. Özel günlerde kadınlar kadınlar başlarına altın tepelik takarlar. Oyalı yaşmak, çember, peştemal, entari hırka ve karalastik günlük kadın giyimini oluşturur. Alucra ve Şebinkarahisar civarındaki Türkmenlerde benzerliklerin yanısıra bazı farklılıklar da izlenmektedir.
Erkek giyimi zipga denilen paçaları dar, baldırdan yukarısı bol pantalon ve üstüne giyilen içlik ve yelekten oluşur.
Giresun ilinde horon , karşılama, kol havası ve metelik en yaygın halk oyunlarıdır. Sahil kesimi halkının milli enstrumanı kemençe iç bölegelerin ise bağlamadır.
ETİMİYOLOJİ
Giresun'un eski adı Kerasus'muş yani Helen dilinde "boynuz" .Boynuz şeklindeki tepeden bu adın türediği düşünülmektedir . Mithridates savaşları döneminde Romalı general Lucullus burada kiraz meyvesini ilk defa görür ve bu lezzetli yemişi Roma'ya gönderir bu meyvaya cerasus ismi verilir (Latince ) .Bu isim daha sonra İngilizceye (cherries ), Fransızca'ya (cerise ) , Almanca'ya (Kirch) Türkçe'ye ( kiraz ) olarak girer.
TARİH
Eskiden Azzilerin yaşadığı Trabzon ile Giresun arasında yer alan topraklara Hititler Azzi ülkesi adını verirlermiş . Batıdan gelen Muşki'ler M.Ö. 13.yy.da bu topraklara yerleşmiştir .Muşkilerin bağlı olduğu Frigya krallığı doğudan gelen Kimmerler ve İskitlerin saldırıları sonucu yıkılınca M.Ö. 7 yüzyılda bölgeye gelen Miletliler ( Helen ) kıyıda bazı ticaret kolonileri kurmuşlardır .M.Ö. Perslerin eline geçen yöre , daha sonra Kapadokya ve Makedonya krallıklarının yönetiminde kaldı .Kastamonu yöresinin güney kesiminde kurulan ve doğuya doğru gelişen Pontus Krallığının M.Ö.3.yy .da başlayan egemenliğini ,M.Ö. 1.yy.da n sonra Roma imparatorluğunun egemenliği aldı .Bizans döneminde Konstantinapolis (İstanbul )Latin' ler tarafından işgal edilince Trabzon'a kaçan Komnenos hanedanı tarafından kurulan Trabzon imparatorluğunun içinde yeraldı .14.yy.da Hacıemiroğullarının eline geçti 1461 ylında Trabzonla beraber Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı topraklarına katıldı . 19.yy. sonlarında Trabzon ve Şebinkarahisar sancaklarının yönetimi arasında paylaşılmıştı . 1.Dünya savaşı sonrası işgal edilmemesine rağmen bölgede Hristiyan ve Müslüman Giresunlular arasında kanlı çete savaşları oldu .
GİRESUN DOĞUMLU ÜNLÜLER
Bedri Rahmi Eyüboğlu :
1913- 1975, Şair, ressam, yazar. İstanbul Güzel Sanatlar akademisini bitirdi. Parite iki yıl Andre Lhoe Özel Akademisinde öğrenim gördükten sonra Yurda dönünce GSA da öğretim üyeliğine başladı. Kendi adını taşıyan atölyedeki öğrenim görevini ölünceye değin sürdüren Eyüboğlu, 1933 de Cemal Tollu, Nurullah Berk, Sabri Berkel, Zeki Faik İzer ve Zühtü Müridoğlu ile "D Grubu" nu kurdu. İlk şiir ve yazıları Muhit dergisinde yayımlanan Eyüboğlu'nun eserlerinden bazıları; Yaradana mektuplar1944, Kardut 1948, Tuz 1952, Dördü Birden 1956, Karadut 69, Dol Karabakır Dol 1974, Canım Anadolu (gezi yazıları 1953), Tezek (gezi yazıları 1975), Delifişek (gezi yazıları 1975), Yaşadım (şiir, Resme başlarken (denemeler, 1977).. Mustafa Suphi :
1883- 1921 Gazeteci, Siyaset Adamı, Yazar. İstanbul Hukuk Mektebini bitirdikten sonra.Pariste iki yıl L'Ecole Libre de Sciences Polique'te toplumbilim ve ekonomi okudu. Tanin gazetesinin Fransa muhabirliğini yapan Mustafa Suphi, çeşitli okullarda toplumbilim ve iktisat dersleri verdi. Sadrazam Mahmut Şevket Pşa'nın öldürülmesiyle ilgili olarak on beş yıllığına Sinop'a sürüldü. Tanin, Servet-i fünun, İçtihat, Hak gibi dergilerde yazan Mustafa Suphi, Marx ve Leninin bazı kitaplarını Türkçeye çevirdi. Sovyetler Birliğinde çeşitli etkinliklerde bulundu. 1920 de Türkiye Kominist Partisini kurdu ve başkanlığına seçildi. 1921 de öldürüldü. Naim Tirali :
1925 - , İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdi. Yenilik yayınevini kudu. Vatan gazetesinde köşe yazarı, Giresun milletvekili oldu (1961-65).Basılı eserleri : Park, Yirmibeş kuruşa Amerika, Aşka Kitakse, Piraziz Nere, Berlin Nere, Aşk Dediğin. Can Akengin :
1892- 1942. Şair, Yazar. İ.Ü. Edebiyat Fakültesinde öğrenim gördü. Karadeniz Bölgesinin şairi olarak tanınan Akengin, derbeder bir hayat sürdü. Milli Edebiyat akımının ilkelerine bağlı olgunluk dönemi şiirlerinde yerel sözcük ve deyimlerle kendine özgü bir üslup oluşturdu. Güncel konulara ilişkin makaleler ve mizahi yazılar da kaleme alan Akengin'in eserleri, ölümünden sonra iki ciltte toplandı. Aydın Aliustaoğlu :
1935 - Karikatürist. Güzel Sanatlar Akademisini bitirdikten sonra Doğan Krdeş, Pardon, Akbaba, Günaydın, Cumhuriyet gibi gazete ve dergilerde çalıştı. Gırgır dergisinde okuyucu portreleri çizen Ali ustaoğlu, 1959 da Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'nün açtığı yarışmada birincilik ve üçüncülük kazandı. Aliustaoğlu, Türkiye Spor yazarları yarışmasında iki kez ikincilik bir kezde üçüncülük ödülü aldı. İdris Küçükömer :
1925 -1987İktisatçı düşünür.İ.Ü. İktisat Fakültesini bitirdikten sonra aynı fakültede öğretim üyesi oldu. Yön, Ant gibi dergilerde güncel ve siyasi yazılar yazdı. 19.yüzyıldan itibaren Osmanlı toplumunda ortaya çıkan yapısal değişiklikleri, Batıyla ilişkileri, üst yapı kurumlarının geçirdiği evrimi inceledi. Türkiye'deki kapitalizmin gelişimindeki çarpıklığı gösterdi. Başlıca eserleri: Gelişmiş ve az Gelişmiş Ülkelerin İlişkileri Üzerine, İktisat İlkelerine Yeniden Bakış.
TOPOGRAFİ
Tarih boyunca Quirissonda, Cirisonda, Guirisonda, Chirizonda, Chressona, Crixonda, Kerasus, Kerasunda adlarıyla aınlan şehri Bıjışkyan 1817 yılında çıktığı Karadeniz gezisinde şöyle tanımlıyor:
"Giresun şehri (eski adı Kerasus yani kiraz), Ordu'ya 46 mil mesafededi.Arrianos'a göre bu şehri önce Sinoplular yapmış ve halktan vergi alırlamış. Kale, bilahare, denize yakın bir tepenin üzerinde iki kayanın arasına Mithridates'in oğlu Farnas tarafından inşa ve tamir edilmiş olup kendi adı ile Farnikas olarak adlandırılmıştır. Kayanın üzerinde yıkılmış bir kale vardır ki bunu Trabzon kralları yapmışlardı.
Giresun'un eski devirde faal bir ticaret merkezi olmadığı sikkesindeki alametten anlaşılmaktadır. Filvaki, sikkenin bir yüzünde sağ elinde bir mendil solunda da bir çoban değneği olduğu halde ayakta durmuş bir keçiadamı (faune), diğer yüzünde de Markus Aurelius'un başı vardır ki bu, şehrin halkı'nın ancak odun ve koyun ticaretiyle meşgul olduğunu gösterir. Şehirde çok kiraz yetiştiği için ona bu ad verilmiştir. Ammianos'a göre Romalılar Giresun'u zapt ettikten sonra ilk olarak Lukullus Roma'ya kiraz fidanları götürmüş ve bu meyve Avrupa'da yayıldıktan sonra yüzyirmi sene sonra İngiltere'ye de götürülmüştür..."
Giresun burnu denizin içine doğru 1,000 m kadar sokulmuştur, en yüksek noktası kuzeydoğu köşesi olup 129 m. dir. Antik Kerasus burunun batı yamacında kurulmuştu, ana limanda doğudakinden daha küçük olmakla beraber batıda yer alıyordu. Bıjışkyan’a dönersek:
“Giresun’un, biri doğu tarafında Demirkapı limanı, diğeri de batıda Lona limanı denilen iki limanı vardır fakat ikisi de kışın emniyetli yerler değildir (Bıjışkyan, Pontos Tarihi, 78).”
Burunun 500 m. kuzeydoğusundaki sığlıkta Palamut (Palamida) kayalıkları adı verilen bir sığlık vardır. Strabo Azak denzinden gelen palamutların bu bölgede yakalandığını belirtmişti (Strabo, Geography,XII,iii,19).
Ares adası Giresun’un 4.2 km. Kuzeydoğusundadır. Günümüzde Giresun veya Puga adası olarak da bilinen adayı Rhodes’lu Apollonius tanımladığı gibi Argonot efsanesinde de geçmektedir. Amazonların elinden zor kurtulan Arhgonotlarburada tüylerini mızrak gibi atan kuşlarla karşılaşmışlardı, ayrıca efsaneye göre adada savaş tanrısı Ares için yapılmış bir tapınak vardı.Bununla birlikte adada Sinoplu ermiş St.Phokas için yapılmış bir manastırın izleri bulunmaktadır.
Karadeniz şehirleri içinde sadece Amisos (Samsun) Ionyalı, muhtemelen Miletli kolonistle tarafından kurulmuştur. Diğerleri gibi Giresun’da Sinop’lu Hellen kolonilerindendir. Pharnakes, Sinop’u ele geçirdikten sonra M.Ö. 183 yılında Giresun’u da almıştır. Pompey M.Ö. 64 yılında şehri ele geçirdiysede tam olarak Roma hakimitine geçmesi için bir asır daha gerekecektir.
Roma şehri olan Kerasus kendi sikkelerini basmaya devam etmiştir. Roma’lı komutan Lukullus’un Pontus İmparatorluğu ordusunu yendikten sonra şehre girdiğinde kiraz meyvesini ilk defa burada görmesi miti şehrin adının kökeninin açıklanmasında rakipsiz tek teoridir (Ammianus Marcellinus, History, XXII, iii, 16). Buna karşılık Don ve Patricia Brothwell’in Food ve Antiquity adlı kitabında (Londra, 1969) Lukullus’un Giresun’da kirazla tanıştığı dönemde İtalya’da zaten kirazın bilindiği yazılmaktadır.
Bıjışkyan’ın yorumunun aksine 7.ve 8. yüzyıllarda Giresun’da Roma İmparatorluğuna ait resmi bir ticaret bürosu bulunmaktaydı (George Theophylakos, kommerkiarios of Lazia, Trebizond and Kerasus, in the period 685-95,no.55.1.4373).
Trabzon İmparatorluğu’nun ikinci şehri olan Giresun, batısındaki Türkmen hakimiyetinin sınırında yer alıyor ve akınlara direnmeye çalışıyordu. 2.Alexios’un 1301 Eylülünde kazandığı zafer geçici bir ahatlama sağlamıştı.
Clajivo, 1404 yılında Giresun’un deniz kenarında kurulmuş, meyve bahçeleriyle kaplı ve etrafı surlarla çevrili korunaklı bir şehir olduğundan bahseder (Clajivo,109). Giresun kalesi Osmanlı’nın Tranbzon İmparatorluğu’nu yıkması ertesinde el değiştirmiş, Çepni Türkmenlerinin garnizonu olarak kullanılmaya başlanmıştır. 1515 yılında burada 31 Müslüman evine karşılık 221 Hristiyan evi bulunmaktadır[Gökbilgin, BTTK,26(1962),330-33].
Giresun kalesi denize hakim olark şehrin batı, kuzey ve kuzeydoğu hattında konumlanmıştır. Batı bölümündeki 129 metrelik en yüksek noktada ******’ün Laz koruması ve çete reisi “Topal Osman Ağa”nın mezarı bulunmakta.
Kale duvarları çeşitli dönemlerde güçlendirildiğinden çeşitlilik arzeder. Kale 2.Alexios tarafındsan 1301 sonrasında Türkmen akınlarına karşı güçlendirilmiştir. Bu dönemde ki duvar işçiliği Trabzon’un eski surları ve Ünye Kalesi ile benzerlik göstermektedir. Surlar 1764 sonrasında ki Derebey savaşları döneminde Giresun Beyi Dizdaroğlu tarafından da elden geçirilmiştir.
Giresun’un 2 km. güneydoğusunda Gedikkaya kilisesi’nin kalıntıları, Kaya mezarı ve Gedik Kaya Kalesini görüyoruz. Kilise’nin hangi dönemde yapıldığı net değilse de Cuinet onun Bizans yapısı olduğunu iddia ediyor(Cuinet,Turquie d’Asie,I,74). Kaya mezar 1.90 m. uzunluğunda, eni ise baş tarafında 0.45 m. Kiliseden kuzeydoğu yönünde 70 m. aşağıda bir tünel ağzı bulunmuş, 50 cm. çapında yuvarlak bir giriş deliği var. Tepenin bitiminde denizseviyesinden 150 m. yükseklikte Gedik Kaya kalesinin yıkıntıları görülebilir. Güney batı kulesi denize nazır ve oldukça iyi durumda. Surların yapısı 2.Alexios dönemi işçiliğine benzemiyor ve Trabzon İmparatorluğu tarzı değil, Bizans dönemi yapısı olmalı.
Giresun adası aşağı yukarı yuvarlak biçimli ve en geniş yeri 250 adım kadar olan ve deniz seviyesinden yaklaşık 30 m. yükseklikte mitolojik bir adacık. Etrafı tamamen kayalık olan derin sularla çevrili bu adaya küçük botlarla ulaşmak mümkün.
Ada çevresi sur kalıntılarıyla çevrili, yapıda kullanılan taşlar çevredki siyahlı grli çakıllardan toplanmış ortalam 30´10 cm. ölçülerindeyken, 12 m. yüksekliğinde kare şeklindeki kule 1.22 m. kalınlığındaki duvarlara sahip. Adadaki kalenin 13.yüzyılda Trabzon İmparatoru 2.Alexios tarafından onarıldığı yada yeniden yaptırıldığı sanılıyor. Başarısız 1368 kuşatmasında, Osmanlılar bir süre için adayı ele geçireceklerdi. Adada iki su kaynağı bulunuyor, yakın zamana kadar bir aile burada küçük çaplı tarım ve hayvancılıkla uğraşıyordu. Ada Mayıs yedisi denilen Karadeniz’e özgü bir şenlikte Giresun’un uğrak yeri oluyor ki bunu ayrı bir bölümde ele alacağız.