|
| Yöresel Sözlük... | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
blackseastorm Administrator
Mesaj Sayısı : 491 Yaş : 36 Nerden : İstanbul Memleketim : Trabzon İlgi Alanlarım : Karadeniz Kayıt tarihi : 08/04/07
| Konu: Yöresel Sözlük... Perş. Mayıs 10, 2007 8:49 pm | |
| Çok önceden elimde bulunan bir kayıttı... Bazı düzeltmeler yaptım. Biraz fazla uğraştır dı ama işinize yarayacağını umuyorum... Ben bir çoğunu biliyor ve severek kullanıyorum... Büyüklerimden yeni kelimeler duydukça eklemeyi sürdüreceğim... Bazı cinsel ve argo terimler yer alıyor bunlardan rahatsızlık duymamanızı rica ediyorum... Söyleniş ve yazılış biçimleri Trabzon ve ilçelerindeki kullanım şekline göre aktarılmıştır. Ama yinede ilçe ve köylere göre söyleniş farklılıkları olduğunu belirtmeliyim. Fakat her kelimeyi birçok farklı söyleniş şekliyle kaleme almak zor olacaktır. O yüzden çoğunluğun kullandığı şekliyle hizmetinizde... Teşekkürler...
A
Abanges: Beceriksiz, akılsız Abli: Yelkeni yukarıda tutmak için kayığın serenine bağlanan ip Abohomis Etmek: -apo ön eki –den uzağa anlamında Lazut yapraklarını (humi) sıyırıp çıkarmak Abomolis: Zorlukla, son anda, -apo öa eki ve Yunanca molis zorlukla Abore: zayıf, takatsiz, halsiz, fakir Aboşimas: Ekili tarlanın yağmurdan zarar görmesi Aboşkevaris: Çevreyi toplama Abraş : İri yarı biçimsiz, çiçek hastalığına tutulmuş insanlara denilir Absimon: Ateş Absimat: Kıvılcım Absimisa: Ateş böceği Abstamlis: Düşürmek Abuskal: İnsanın kendine iş edindiği şey Adoha: İri, büyük Afana: Bereketsiz, verimsiz, harap Afgurmak: Havlamak, edepsizce konuşmak Aftoz :Yar, sevgili, canan, maşuka Agitmek : Götürmek, alıp götürmek Agos, hagos: Sabanın tarlada bıraktığı iz Ağirlık : Gelinlik, Gelin için yapılan eşya ve takı Ağrem: Ekilmemiş tarla, yabani, ıssız,ayrio vahşi Ağremilo : Yaban elması Ağrembela: Yaban üzümü Ağu : Zehir Ahan : İşte ( Ahana, ahaniya şeklinde kullanılır) Ahbun, Afgun : İnek gübresi, gübre Ahriyan: Kötü yürekli, pis, zalim Akamat: Verimsiz, boş, tembel Akarina: Suyun akması, akım yönü Alaf : Yulaf,hayvan yemi Alahta: İneklerin yediği büyük yapraklı ot türü Alaşa : Haşarı, yaramaz çocuk Alaşa, Şimula: Horon oynarken söylenen çömel kalk komutu Alata : Çam ağacı Alaturbiya: Denize girmenin sağlığa yararlı olduğunu inanılan gün Alikonda : Deniz anası Alobos: Dalganın köpüğü Aloşo: Buğday sütlacı Ambeliza: Çiçek veren bir asma, bağ, asma Ameş: Korkak, saf Ana babula : Ana baba günü, mahşer Anagodos: Keder, sıkıntı Analislatmak: Açmak, gevşetmek Anapa pahlasu: Sürmene’de bir fasülye türü Ander: Metruk, cansız, işe yaramayan, çirkin, Ander Gaybana : Yok olasica, Allah Belanı versin Ander Galmak: Yok olmak, ölüden arta kalmak Andi: Bez dokuma tezgahı (Rize'de de) Andırhana : Koca yemiş, sarı bir meyva Andon: Uygunsuz kadın, aşifte Angona : Bölgeye özgü gri renkli bir kör yılan, angos, yılan Angros Etmek: Uyuşmak Angur: Hıyar, kaba adam, penis, anguri, hıyar Ankmak : Bahsetmek, anmak Aniç: Bit yumurtası Anuk: Nane kokulu bitki Ankli: Çok zayıf Antrigoz Etmek: Suyu aşlamak, anti, karşıt; krios, soğuk Anzorat : Rakı Anuk: Dağ nanesi Aposkal: Yarım bırakılmış iş, iş yeri, aposholisis, meslek Apotrak:Yabani yerlerde yetişen eşek dikeni Apsumati: Mangaldaki kül Arasta: Pazar yeri Araccin: Takke Ar etmek: Utanmak Arey: Tamam, yeterli Argosup: Bakır, bakırdan yapılmış kazan, halgosup; halkos, bakır April: Nisan ayı Arahana: Örümcek Ar Etmek: Utanmak Aşağa Vurmak: Düşmek Aruk: Zayıf, cılız Arkuri: Bir şeyin tersiniiltizam etmek Astos: Tembel adam Aşkar: Lekesiz, ayan, aşikar Aşşebar: Keser Atma Türki: Karşılıklı mani söylemek Ateşluk: Evin içinde ateş yakılan yer, ocak, şömine Atlamak: Mısır kocanıv.s ayıklamak, mısır fidelerini seyreklemek Avanak: zavallı Avara: işsiz, avare Avat: Yemişleri hayvanlara yedirilen bir yabani bitki Avroş: Taş, döşeme, tuzak Avu: Zehir Ayan: Havanın berraklığı Ayazma: Kusal su, şifalı su Ayeser: Ağustos ayı Aynali Tüfek (martin): Dürbünlü tüfek Ayorit: Kasım ayı Azder: Ejderha, Sürmene’de Azdehar
B
Babiza: Çömlek, Sürmene’de babica Babulhana: Karmakarışık eşyaları intizamsız, keşmekei içindeki yer Bada: Saman Badama: Köy evlerinin ön taraflarındaki küçük sofa Badila: El sepeti Badilas: Karın yoğun şekilde yağışı Bağa: Bana Bagorya: Yengeç Bakraç: Süt mayalanan kap Balak: Ayı yavrusu Balalos: Aptal, deli, palavos Bali: Hayvanların ahırda bağlandığı yer Balike: Sevgili kardeşim Bandi, Panti: Ahırda ineğin otlarının konulduğu yer Baragame, Baragami: Sürmene’de ocak yanı, parakami, para, yakın; haminos ocak Bardo, Pardi: Dişi çakal Barenim, Paronim: Lakap, Takma ad, paromin Barhana: Kervan Baromana, Paromana: Doğum yapmış kadına götürülen yemekler, dadı, para, yakın; mana, dadı Batoma, Patoma, Patima: Döşeme, zemin, basamak,patoma, döşeme Bebes: Çarığın içine konulan bez parçaları Bedeliza, Pedeliza: Kelebek, petalouda Bedeliza elması: Bir elma türü Beplasen: İsyan etmek, kabullenmemek Bestar: Gelişme bozukluğu olan çocuk Beşko, Peşko: Küçük yuvarlak soba, Rusça peş soba, - ka Rumca küçültme eki Bet: Çirkin Bevi: Erkek Beyuk: Büyük Bezircanaş: Mısır ekmeği kırıntılarından yağ ve peynirle yapılan bir yemek Bibil: Fasülye filizi, filiz, çocuk penisi Biçinayı: Ekim Bihamal: Her halükarda, hemen Bilama: Az, biraz Bileki, Pileki: Mısır ekmeği pişirmeye yarıyan taş, düz zemin Y, düz zemin Bilobo: Yavrum Biron, Piron: Çatal Bişe: Biraz, az miktarda Bitemi, Pithemi: Bir karış, uzunluk ölçüsü Bobos: Yabani hayvan, öcü, çocukları korkutmak için kullanılan kelime Bodur, Potur: Kadınların iş yaparken giydikleri pantolon Bolaki: Belki, keşke Buba: Baba Buldur: Geçen sene Buli, Puli: Sevgili, yavru, kuş, pouli Bumbur: Yabani arı cinsi Buzak: Buzağı Büyük Traz: Dokuz taş oyunu, triz,üçüncü
En son tarafından Çarş. Mayıs 16, 2007 8:24 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | blackseastorm Administrator
Mesaj Sayısı : 491 Yaş : 36 Nerden : İstanbul Memleketim : Trabzon İlgi Alanlarım : Karadeniz Kayıt tarihi : 08/04/07
| Konu: Geri: Yöresel Sözlük... Perş. Mayıs 10, 2007 8:49 pm | |
| C
Cahana, Zahana: Yengeç Cağ: Çorap örmek için kullanılan şişler Came: Cami Capula: Ayakkabı Caleps: Sürmene’de Fındığın içini çıkarmak, kabuğunu soymak, kanzilis etmek Cameş: Manda Cangalak: Dangalak Cazi: Cadı Cauklamak: Tırmalamak Cecim: Sürmene’de yere serilen yünlü dokuma Celeb: Hayvan satın alıp kesen kasap Celepter: Kervan başı Cibur: Ufak tefek Cicil: Solucan Cicoz: Üç taş oyunu Cimlin: Serçe, zimlin Cinak: Sürmene’de küçük bok Cincilis: Kaymak, toprağın kayması, cincilis Cinya: Sürmene’de sümük Civrik: İplik makarası Cubuş: Meyve koçanı Cicuk: civciv, tavuk yavrusu Cucul: Erkek çocuk penisi, Lili Cuğri: Armut koçanı Culuf, (Zuluf): Fındığı saran yeşil koçan Cuhumbal: Kılıksız Cumur, (Zumur): Mısır ekmeğinden Trabzon yağıyla yapılan yapılan yemek
Ç
Çablama: Dama enliğine konan tahta... bu bizde caplama olarak söylenir ve yol kenarlarındaki tahtadan yapılmış bariyerlere verilen addır Çaça: Bir tür küçük balık Çahçapuris: Çocuğa şiddetle bağırmak Çağa: Henüz bir yaşına girmemiş çocuk Çahra: Çırnık ( Rize'de de) Çakmaklı: Eski tip tüfek Çapana: Kapı menteşesi ( Rize'de de) Çapar: Bir nevi sandal Çapıta: Büyük sandal Çapli: Hamsi şişte Çapula: Kaliteli deriden yapılan çarık türü Çaput: Bez parçası Çarçel: Serander döşemesi Çaşut: Casus Çatlankavuk: Kavrulmuş mısır Çaygara: İçinde küçük taşlar, kumlar bulunan toprak Çaygara: Kaynak, Dere kenarında kaynayan su Çarık: İnek derisi kurutularak yapılan bir çeşit ayakkabı Çaynik: Çaydanlık Çeli: Mısır, karalahana v.s. sapı Çepel: Yağmurlu, çamurlu Çepni: Giresun ve Trabzon’un Ağasar yöresinde yaşıyan Türkmen aşireti Çepni Koyuni: Yöreye Çepnilerin getirdiği uzun kuyruklu koyun Çir: Baba Çikir: Fındık, çay toplanırken kullanılan bele takılan torba Çivit: Çekirdek Çor: Kar eriten hava Çonoşi: Odun parçaları ( Rize'de de) Çümef: Uymak Çuran: Diken (Çuğran şeklindede söylenir) Çuraniye: Akasya ağacı Çunuşi: Kırdaki odun parçaları Çürükayı: Temmuz Çulluk: Çok eskimiş, cull, kıldan yapılmış kaba dokuma Çuva: Eskiden giyilen üç etek ve kadın yeleği
D
Daduk: Çocuk dilinde ayak, tat, ayak Dadulis Etmek: İtiraz etmek, diadilono Dağa: Oturak Dahtabaş: Balkon Daktura: El sepeti Dalyan: Sığ Dandanaz: Buğday temizlemekte kullanılan alet, tantalikso Daun: Cin, peri Davara: Gece uykusunda insanı boğmaya çalışan görünmez bir varlık Dendena: Dantel (Temtene de denilir) Deşürmek: Toplamak, Devşirmek Dırani: Çatı Di di: Köpek, hayvan kovalama sesi Dialdi: Bez dokunurken tellerin açılması Diyosi: Bez dokunurken kullanılan iplik Diğar: Tava Dingoz: İnatçı Dinklişifra: Gereksiz, yersiz ufak tefek şeyler Direni: Tavan arası Dirgona, dirvana, divranos: Vatoz balığı, Bir çeşit kuş, triyoni, güvercin Dişeri: İki avuç dolusu Diza, tiza, tiz: Kene Dizman: Şeytan, dusmanis Döşürmek: Dalından fındık, meyva v.s. toplamak Dönme Tavasi: Hamsi kızartırken çevirmek için kullanılan kapaklı tava Draşas: Derinin sertleşmesi Duman: Sis | |
| | | blackseastorm Administrator
Mesaj Sayısı : 491 Yaş : 36 Nerden : İstanbul Memleketim : Trabzon İlgi Alanlarım : Karadeniz Kayıt tarihi : 08/04/07
| Konu: Geri: Yöresel Sözlük... Perş. Mayıs 10, 2007 8:49 pm | |
| EEgi: Sürmene’de kadınlara hitap şekli Elektirik: El feneri Emen: Çocuk oyunlarında kullanılan bir terim, oyunda hedef olan kişi Emice: Amca, omicekas Eniş: Aşağı, iniş, meyil Enuk: Köpek yavrusu Ereti: Emanet, geçici Eriş: Mekik ipliğine mukabil ketenin asıl zeminini teşkil eden ve tarağın dişlerinden geçirilmiş olan iplikler Eşkebir: Yaban arısı Eşkin: Filiz, fındık fidanı, oksinos Etiş Etmek: Gürültü Evlek: Hendek , küçük su yolu, sıra sıra anlamında da kullanılır ( evlek evlek) Evza, Eza: Kibrit Eyiv: Keçi Ezve: Kirpi, asvos F Fa: Yemek Fasal: Otlayan hayvanın ipini bağlamak için yere çakılan kazık Fastarak: Sevimli kız çocuğu Fatuk: Kazılmış çukur yer Feçan: Ocak üzerinde mısır kurutmak için kullanılan tahtalar Feleka: Ahırda inekleri bağlamak için kullanılan kazığa geçen halka Felemit, Felemidi: Çeyiz sandığının yan gözü Feli, Filisi: Dilim, Kabak dilimi, flios, soymak Feluka: Kayık Ferbela: Süslü, gösterişli, frambalas; falbala Ferbelali: Bir çeşit etek Fermene: Önü açık, süslemeleri olan yelek Fikoko: Böğürtlen... Fukuku: Dağ Çileği, yabani çilek Filesur: İnce giysi Filister: Hartoma satırı Firahti:Tarla kenarındaki kazıkların üstüne örülen çember, çit, frahtis Firfila: Fıınlanmış elma Firavu: Yün eğirme aleti Fisko: Taflanın iyi olmayan cinsi Fiskul: Kabarmış, şişmiş, fuskoma, şişmek Fistil: İltihap, pistula, sivilce Fol: Tavuk kümesi, hayvan yuvası, folea, kuş yuvası Fola: Oyun yeri Folluk: Argoda kadınların cinsel organı Folit: Kabak tohumu dikilen yer For: Giymek Fosi: İz, çukur Foter: Şapka Fotul: Aksi, sinirli adam Fotula: Ekmek Fuça: Mısır koçanının yaprakları Fuduş: İneğin sütünü kesilmesi Fufu, Furful: Yara, bere Fufuli: Sivilce, Rize’de fufudi Fufuza: Çıt kırıldım, her şeyden şikayetçi adam Furfula: Hoşaf Furno: Kurbağa, furnos, kurbağa Fusan: Kepek, mısır yarmasının kabukları, ptisani; futzanin Fuska, Fiska, Faska, Fisto: Kabarkık, şişlik, bir çeşit dağ yemişi, phouska Fustul: Püsküle benzeyen şeyler Fuştul: Talaş Fuzan: Hububatın kepeği G Gabak Felisi: Kabak dilimi Gaban: Yamaç, toprak birikimi Gabiz: Haraç (Eskiden su değirmenlerine mısırlar un ya da yarma yapılması için verildiğinde değirmenciler para olmadığı için onun yerine mısırdan biraz alırlardı. İşte buna gabiz(haraç) denirdi... Bu hala köylerimizde böyledir yani bizde böyle ) Gada: Kardeş, dost, kardeşim Gadan Almak: Feda etmek Gaful: Dikenli ve küçük ağaçlardan müteşekkil meşçere Gaga: Eğlencelik, çerez, fındık, kokkali ; Lazca kokali ;Gürcüce kakali Gagart: Zincir kancası Gagoş: Kötü, kakos Galafika: Arka sepeti Galege: Küçük dana Galovriya: Sakin, uyuşuk, hımbıl, kalmaro, sakin Gambo: Lahanaya dadanan böcek, hampia; hampia, tırtıl Gamboki: Gerdani iri adam Gancolis: Yarı pişmiş Gancoz: Hasis, tamahkar Ganker: Boğa Ganzi, Kanzi: Fındık içi, sarmısak dişi Gara sakiz: zift Gargalak: Dere kenarındaki dal, ağaç parçaları Gargaris: Yaygara, gürültü Gaskam: Sert toprak Gaybana: Menfur şey Gayuk suyadur: Kayık denizdedir Gaviya: Odun yığını Gayde: Şarkı türkü Gazel: Kuru yaprak Gecekuşi: Yarasa Gelin Elması: Elma türü Gelurum kopa kopa: Gelirim koşarak Gezi: Bir kumaş ismi Geçme: Kılıf, yastık kılıfı Gevo: Tabak Gıdı gıdı: Keçileri çağırmak için söylenir Gili gili: Buzakları çağırma yöntemi Gırnap: Sicim Gırziya: Tarlayı iki üç karış derinliğinde kazmak Gıvitça: Sürmene’de sepet Gıvrişuk: Kıvırcık saç Gilli: Sabun Giran: Tümsek Go Aşa: Aşağı indir, yere koy Godesbana: Hamarat kadın Godila: Düzlük Goncoz: Hasis ( Rize'dede) Gorabi: Köylülerin değnek makamında ellerinde taşıdıkları ve değnekleri fidanları kestikleri küçük, hafif, tepesi ağzına doğru biraz kıvrık balta Gorena: Kadınlar hakkında müstehziyane tabir Gidali: Meyve toplamak iin ucuna torba takılmış uzun saplı sırık Ginişanap: Bir armut türü Godila: Ense Gofrak: İçi çürümüş yaşlı ağaçlara denir Gofraklamak: Yaşlanmak Goginap: Kırmızı armut Goginoforode: Soğuktan kızarmak Gogiya: Mısır yemeği, kokkos, hububat Gogiza: Boğmaca hastalığı, hohitizo Gogo: Cin, yaratık, çocuklar gogo geliyor diye korkutulurdu Gogorina: Su tavuğu, haharinos Gugo: Guguk, öten kuş, horoz Goğor: Bok Gohlis: Trabzonda salyangoz, Sürmene’de gohle, Rizede kohlid Y, koholi Gokir: Becerikli, verimli Goloşka: Kuluçka Golot: Tekerlek biçimli peynir Golot, Kolot, Kolotu: Yumurtalı ekmek Gordil: Düğüm Gor: Mezar Gomsilemek: Dedikodu yapmak Gondes: Çukur Gondel: Ufak , kısa Gongoş: Ağacçta gövdeden dalların ayrıldığı bölge Gongoş: Dananın çarık yapılan bacak derisi Gongoş Lastiği: Ayağa giyilen lastik ayakkabı Gorbagor: Kadınlar için - uğursuz, mezera gir Gorzit: İskemle Gosi: Kuluçka dönemindeki tavuk Gosva: Bir kuş cinsi, karatavuk Govoksila: Kamış, sazlık, içi boş bitki, kifoksilo Goyvermek: Bırakmak Gudalis: Arabulucu, çöpçatan, ikitarafı idare eden, kudal Gudiba, Kutavi, Godik: Çocuk, köpek yavrusu Gudime: Çocuk dilinde inek Gudi gudi: Köpek çağırma Guduk: Uç, gaga, memenin ucu Guduktera: Maçka’da ağaçkakan Gugar, Kukar, Kukara: Meyva toplamak için kullanılan çengelli ucuyla dalları eğmeye yarayan eğri dal. R Gugula: Şapka, fes Gugulli: Tepeli Gugus, Kukus, Kukuç: Tomurcuk, olgunlaşmamış meyva Guguvaga: Baykuş Guguvak: Yaylalarda kuytu yerlerde kendi yetişen yenilebilir mantar Gulincak: Sürmene’de dokuma tezgahının ayak pedalı Guliya: Bir tür karalahana yemeği Gulum gulum ağlamak: Hıçkırarak ağlamak Guman: Zan, şüphe Gunzi: Mısır sapının içi Gunzi gunzi: Parça parça Guraci: Asker toplayan memur Gurgut: Un çorbası içindeki topaklar Gusgustera: Yazları yaylada yağan yağmuru durdurmak için edilen güneş duası geleneği Güvercina: Bir inek adı | |
| | | blackseastorm Administrator
Mesaj Sayısı : 491 Yaş : 36 Nerden : İstanbul Memleketim : Trabzon İlgi Alanlarım : Karadeniz Kayıt tarihi : 08/04/07
| Konu: Geri: Yöresel Sözlük... Perş. Mayıs 10, 2007 8:50 pm | |
| Ğ Ğardel: Çocuk Ğazep: Bela, çile Gidak: Keçi yavrusu Ğoli: Deniz yosunu Ğoliva: Suda haşlanmış mısır Ğovit: Kaya balığı Ğuduş: Mısırı saran koçan Ğulya, Ğoliya: Karalahanadan yapılan yöresel yemek Ğuz: Yabancı, Oğuz, Türkmen
H
Habişkol: Bir çeşit yemek Haboyle: Bu şekilde Habu: İşte bu Haçabur, Haçanbur: Sürmene’de soya fasülyesinden yapılan ekmek, Rize’de hasabır Haçan: Mademki, öyleyse Hahala: Pejmürde, pasaklı, hahaleo Hahot: Eski , kullanılamz hale gelmiş Halaput, Halapot: Gürültü, patırtı, şamata Halas, Halaz, Halaç: Dolu tanesi, halazi Halaslamak: Bir işi baştan savarak yapmak Halastar: Bir nevi bakır veya porselen su kabı Halt: Trabzon’luların Bayburt, Gümüşhanelilere verdiği isim Hamofta, Hanafta: Çilek Hampa: Zengin Hamsi Kuşi, Hamsi Puli: Hamsi, mısır unu ve yumurtadan yapılan yemek Hamsi Göz: Açık mavi renkli göz Haral: Büyük kıl çuval Harci: Siyah ekmek Halaz: Dolu Hamayıl, Hamayli, Hemayil: Muska Hamurkera: Çilek Handoşera: Kirpi Hanseps: Tütsülemek, yakmak Harep: Keçi boynuzu Harçi: Fasulye çalısı Hark: Değirmenin su konulan bölümü Harkali: Ceviz ve fındığı kabuğu ile kavurmak Harkoma, Hartama, Hartoma: Damların üstüne konan kiremit yerini tutan çam ağalarından elde edilen ince tahta Has: İyi Haşofila: Kurumuş yaprak Haşura: Maçka’da yağmurdan sonraki güneşli hava Hatal: Eski Hatel: Tatha parçaları Hatya: Rize'de Gübre ile karışık toprak Hayat: Evin içindeki bir bölüm Havzal: Ufalmış kömür parçaları Hedik: Kışın kar üstünde yürümeye mahsus içi sicimle örülmüş ağaçtan yapılmış bir nevi ayakkabı Hececulap: Bir armut türü Helal: Yorgun Hemençe: İki tarafından bağı olan boyun ve koldan geçirilerek asılan köylü çantası Hırhındık: Perişan , miskin adam Hırziya: Kazmak, toğrağı alt üst etmek Hışır: Eski, yıpranmış kullanılamaz hale gelmiş Hızan: Yoksul kimsesiz, geçinmekten aciz aile Hillal: Kur'an okunurken satırın altından takip için sürülen kağıt Hinkaka: Birdenbire meydana çıkmak , yakalamak Herek: Sırık Hezep: Bela Hlio: Sincap Hoda: Sağdıç ( Rize'de de) Hohoçi: Umacı, çocukları korkutmak için kullanılan hayali yaratık Hohol: Toz , göze kaçan küçük böcek Hohor: Baykuş Hoholi: Kağıt kırpıntısı Hoholli Pide: Pazı veya ıspanaklı pide Holbor: İneklere yal yaoılan bir ot Hopal: Eti yenen bir kuş türü Horom: Kesilmiş mısır saplarının birbirine dayanarak kümelendirilmesi Horon: Karadeniz halk dansı’nın adı, hora Hopeçi: Kurutulmuş su kabağının kapağı kutu gibi kullanılır Hopi: Mısır koçanı mahfazası ( Rize'de de) Horbol: Yemeği yapılan bir ot cinsi Hortik: Zayıf, kambur adam Hosrofi: Bir çiçek Hoşmeri: Yazın yaylalarda kaymak ve mısır unundan yapılan yemek Hozan: Köylerde ekilmemiş arazi Hristiyanlar: Aralık ayı Humbes: Karın, batın Hutuş: Mısırı kaplayan ince, yeşil kabuk. Mısır koçanı üzerindeki yaprak Hora: Tarla Huhuris Etmek, Hohoro: Türkü söylenirken yada horon oynanırken coşkudan anlamsız seslerle bağırmak Humi, Hurhur: Çıngırak Humi: Mıaçka’da mısır koçanının yaprağı Humurgan: Sürmene pazarının eski adı Hüsriyenas: Aralık ayı
İ
İcran: Yaralardan çıkan irin, cerehat İfadi: Bez dokunurken kullanılan tel İftar: Kürek İfteri: Eğrelti otu İgles: Hasta ve zayıf insan İrgat: İşçi, amele İkogir, İkokiris: Becerikli İlahso: Afkur, havla İmanli: Yağı alınmış süt İmro: Kütük çekmekte kullanılan halkalı çivi, yiros İnce Maraz: Verem İsdikan: Bardak İskala: Merdiven İsponkar: Değirmende kullanılan bez İsporit: Toprak tohumlanırken kazmayla çizilen hat, sporit İstavrik: Büyük gügüm İstavrit: Eylül ayı, küçük bir balık adı İstavrap: Ekim ayında olan armut türü İsteriç: Ak gürgen ağacı İstikan: Çay kadehi İstoliz: Güvey traşı, stolizo İştol: Masa İşkebir: Yaban arısı İşkilo: Büyük köpek İşmar: İşaret etmek İzim Ayı: Eylül ayı, üzüm ayı İzgalit: Tohumluk ve yemeklik mısırların asıldığı yer İzmilanka: Yabani kuşkonmaz, kaygana yapılır İzmira: Testere
K
Kaban: Sarp, dik arazi Kabaleşka: Haşlanıp süzüldükten sonra, tuzla ve soğan ekmekel tekrar haşlanan fasülye Kabis: Değirmenlerde hububata mahsus bir ölçek Kabot: Palto (Gabot) Kada: Kedi Kadabarlos: İnsanı uykuda yakalayan cin, karabasan Kadak: Manda yavrusu Kadan Alsun: Feda olsun Kadarahti: Evin içinden alttaki ahıra açılan merdiven kapağı Kafega, Gafega: Küçük gügüm Kafgal, Kafkal: Fındık kozalağı, kaukal; koukoli Kaful, Gaful: Fındık Ocağı, çalılık Kafulluk: Dağınık, çalıların sardığı yer Kahleya: Öksüren kişi Kakavuş: Lastik ayakkabı Kakane: Zayıf adam Kakoş: Aptal Kalafika: Sepet Kalak: İri yarı kaba adam Kalamit: Başaklamak Kalandar, Galandar: Ocak ayı, Yılbaşı, Yılbaşında ev ev dolaşarak çocukların söylediği tekerlemeler Kalama, Kalanuma: Yavaş, ağır, bazende küfür olarak kullanılır Kale kale: İneği çağırmak için kullanılan tabir Kalaş: Kible, Kible rüzgarı Kalora, Kalovriya, Kaluk: Evde kalmış, kocaya gidememiş yaşı geçkin kız... Yunanca kaloyria, rahibe kelimesinden Kama: Hançer, kama, çivi Kamak: Maçka’da Fırından ateş, mısır çekmeye yarayan ucu eğri kürek Kamisela: Yağmurluk Kambokiraz: Çilek Kamesela: Buluz Kamaşi (Gumuş): Kestane kabuğunun dikenli kısmı Kanayaklı: Zavallı Kaneta: Sürahi biçimli bakır kap, kanata Kandilis: Çekirdeğe benzer bir küçük balık Kandri: Pulluğu öküze bağlamak için kullanılan organ Kangel: Eğri Kankoşi: İnek derisinin dizden aşağı olan aşağı kısmı Kanzelis, Kanzilis Etmek: Fındıklar devşirildikten sonra dallarda tek tük kalanları devşirmek, Arsin’de zalis, Sürmene’de caleps, hantzin; Gürcüce Kanci, Lazca kandzi Kapara: Ayakkabı Kapoçi: Deşilmemiş yara Kapoli, Kopel: Piç Karak: Kapı mandalı Karakoncolos: Kışın insanlara musallat olan yaratık Karamus: Uçurum Karanbuk: Fındık ve mısırlara arız olan hastalık, mahsülü simsiyah yapar Karda: Kardeş Kardeş Payi: Fındığın içinden iki tane iç çıkma durumu Karmakudal: Karmakarışık Karsanba: Tehlike, fırtına gürültü Kaşanmak: Hayvanların işemesi Karnal, Karkan: Kola takılan sepet Karnes: Çayırlık Kartol, Kartof: Patates... Rusça, kartofyel Kasa: Siğil Kasa: Tırpan Kaşıkçı: Kuyruklu kurbağa yavrusu Katsi: Geniz Katolik: Oruç tutmayan müslüman Katotori: Kapı eşiği Katma: Sicim Kavara: Yellenmek, gavara; govor, gübreden türetilmiş Kavlak: Ahmak, battal, işe yaramaz adam Kavran: Arı kovanı, yağ ve peynir kaplarına da denilir Katofir: Eşik Kaybana: Tembel adam, meş'um şey Kaygana: Mısır unundan yapılan hamsili ekmek Kavrangoz: Karışıki dağınık, kavga Kayna: Kayığın kenarları Kayde: Ezgi Kaydelemek: Ağıt yakmak, şarkı söylemek Kaygana: Tavada yumurta ve sebzeyle yapılan yemekler Koytak: Alçak yer, dere içleri gibi Kebat: Ağaç kavunu Kede, Kata: Kedi, gada Kelber: Fındık Kelepçe: İplik sarmağa mahsus tahta parçası Kelif: Ağaçlardan örülerek yapılmış küçük kulübe Keltenek: Döküntü, süfli adam Kelif: Dağ evi ; kalivi Kemre: Sığır gübresi Kemçuk: Biçimsiz iri ağızlı insan Keme: Büyük fare Kemençe: Üç telli, yayla çalınan perdesiz müzik aleti Kenef: Tuvalet Kerenti: Tırpan Keres: Ekmek kabuğu Kertel: İneğin yal kabı, kertel Keşan, Çeşan, Keşen: Peştemal türü Ketan: Keten, Örümcek ağı Keyvane: İhtiyar ve iş ehli kadın Kezme: Ayakyolu Kıdı Kıdı: Kedi çağırmak için söylenir Kıraça: İstavrit balığının incesi Kıreni: Oluk, tahtadan su oluğu Kırgan: Ölüm ( Rize'de de) Kırtil: Yaylalarda yetişen dikenli bir ot Kırvanto: Kirli pasaklı adam Kıylı: Kenarları yüksek tepsi Kızana Gelmek: Hayvanların çiftleşme arzusu duyduklarını belli etmeleri Kızan Ayi: Hayvanların kızana geldiği ay Kızobo: Kızım Kilar: Otlaklar Kilos: Bakır eşyaların çarpmayla zedelenmesi Kilise Kuşi: Parlak renkli bir kuş Kinsi: Elma, armut çöpü Kiren: Kızılcık Kirezayı: Haziran Kirez Karayemişi: Öteki karayemişlerden daha erken olgunlaşan, rengi daha kırmızı karayemiş türü Kip: Toplu, kuvvetli gergin Kise: Saksağan Kobal: Büyük kalın değnek Kobat: Beceriksiz Kocakari: Yaşlı kadın Koç Ayi: Ekim ve kasım ayları Koçinbela: Erik Koçozina: Siyah benekli bir küçük balık Kod, God: Bir ölçü birimi Kodespa: İyi arkadaş Kodespena: Becerikli ev kadını Kodi, Godi: Lahananın sapı Kodoş: Mısır sapı Kofe, Kofi, Kofos, Kofuz, Kofu: Sağır Kofte: Kendir bıçağı Kofi: Meyvelerin çekirdekleri ihtiva eden yenilmeyen kısmı Koftra: Rize'de Su yolunu kesmek için kullanılan tahta Kofin: Yaprak sepeti Kohraka: Mutsuz kadın Kokir: Çalışkan, becerikli Kokize: Boğmaca hastalığı Kokozlanmak: Horozlanmak Kolebessa: Sığır gübresinde yaşıyan kurt Kolidi: Kendir Koliva: Haşlanmış mısır Kolot: İçinde bütün yumurta olan buğday veya mısır ekmeği Komat, komadi: Parça Kombos: Tomurcuk Komri: Tahtadan yapılmış küçük ve alçak iskemle Komsilamak: Birini diğerine geçmek Komohti: Lazca konuşanlara Trabzon’da takılan ad, Rize’de mohti denir Koncolos: Tuhaflık eden gülünç şekillere giren insan Konop: Sivrisinek Konzi: Bir şeyi çok ezmek, dağıtmak, fişeğin sapı Kopat: Kaba, biçimsiz, büyük Kopça: Düğme Kordobo: Ahır kapısı Kokneça: Fındık yada çay toplanırken kullanılan torba Kolişevra: Kertenkele Kom: Dağ evi Kopçe: Düğme Kopeli: Piç ( Rize'de de) Korada: Zayıf, cılız Korda: Tahta kurusu Korepi: Ucu sivri küçük ve iğri bir nevi balta, diğer bir ismi dahara Korç, Gorç: Tabure Korona: Zavallı Korsil: İskemle Kozalak: Selvi ve çam gibi ağaçların meyvası Kosi: Kuluçkaya oturan tavuk Koska: Böğürtlen Koskodor: Kibirli Koskon: Hayvanların bel kemiğinin nihayet noktası Kosnok: Açıkgöz, kurnaz çocuk Kospodar: Ağalık taslıyan kişi Kostel: Mısır yapraklarının yapraksız ve meyvesiz tarlada biçilmiş kalan yukardaki kısmı Kosu: Kuluçka, Sürmene’de kosı Koşat: Teke olmamış keçi Kot: Altı okka mısırı tesbit eden ölçü birimi Koti: Lahananın sapı Kot Kafa: Aptal Kotan: Pulluk Kotoni: Taneleri çıkarılmış mısır koçanı Kototori: Kapı eşiği Koviçe: Saplı küçük sepet ( Rize'de de) Koyizme: Feryat Koza: Elde çıkan sivilve Kozefter: Bir işe yaramayan yahut kesmeyen kör bıçak Kölük: Merkep, eşek Köze: Pınar, menba Kotarmak: Servis yapmak Kotol: Küt Köstere-Kösre: Bilem taşı, orak bilenen taş Kremul: Zincir Kuba: Yüzüstü Kubalez: Karakabak Kubani: Kurban olduğum Kuçiris Etmek: Çömelmek Kudal: Karıştırma amaçlı kullanılan değnek Kudap: Bir armut türü Kufa: Ahşap su kabı Kufika, Gafika: El sepeti Kuka: İplik yumağı Kukarina: Karabatak Kukasamboli: Saklanbaç Kukus: Çam kozalağı Kukuvaak: Çömelerek oturmak, bir yayla çiçeği, yer mantarı Kula: Duru ile beyaz arasında koyu al rengi Kuliya: Boynuzsus keçi Kulur: Bezelye tanesi Kumakuduz: Hiç bir yere bakmadan çabucak gitmek Kumar: Orman gülü Kumbaz: Tertip Kumbuz: Yumruk Kumsi: Lifleri alınmış kendir Kumul: Ot yığını Kumuş: Dikenli kestane kozası Kundul: Sakat , el sepetinden büyük sepet türü Kunkuş: Kurumuş Kupli: Kilit Kurdi: Kadınların yük taşırken bellerine doladıkları bez yada ipten örtü Kurut, Gurut: Süzülmüş yoğurtla yapılmış bir çeşit peynir, haya, testis Kusi: Kuluçka tavuk Kuşlastiği: Sapan Kutun, kutur: Mısır koçanı Kuvar: Yumak Kuyis: Çığlık Kuymak: Mısır unundan yapılan bulamaç Kuza: Siğil Kuzika: Kızım Kuzine: İçinde yemek pişirilen soba Küçük Ayı: Şubat Küçük Katun: Serçe parmak Külür: Bezelye Kümes, Gümeş: Arı peteği Kütük: Çapula yapılan tezgah | |
| | | blackseastorm Administrator
Mesaj Sayısı : 491 Yaş : 36 Nerden : İstanbul Memleketim : Trabzon İlgi Alanlarım : Karadeniz Kayıt tarihi : 08/04/07
| Konu: Geri: Yöresel Sözlük... Perş. Mayıs 10, 2007 8:50 pm | |
| L
Labaza: Kuzukulağı benzeri bir bitki Lago: Aptal Lahana: Karalahana, mavrolahana, lahana, sebze Lahmi: Mısır ile karışık lahana yemeği Laka: Lokma Lakot: Bitkilere zara veren bir böcek, yer köpeği de denilir Laksin: Bir mantar ismi Lakşiya: Bulaşık, ıslak Lambaza: Bir çocuk oyunu Lamesli Pide: Sürmene’de pazı veya ıspanak katılarak yapılan pide Lankona: Sarı yılan Lanuz: Nesil Lapçin: Tabanları kırık ayakkabı Larestera Yapmak: Ayaklarını sarmak Laşka: Boşvermiş Latir: Hayvan temi olarak kullanılan bir bitki Lazut, Lazot: Mısır, Sürmene’de Lauz Leşko: Şişman adam Levin levin: Telaşlı Libade: Hırka Lifer, Lifor: Yabani bir yemiş türü Ligorisa: Bir kabuklu yemiş türü Likarbe: Ormanda yetişen nohut büyüklüğünde siyah mayhoş bir meyve Likans: Bir ot türü Likit: Kirli su birikintisi Likseya: Bir ot türü Liver, Löver, Luber: Tabanca, Parabellum adlı tabancanın Luber modeli Livera: Mezarlıkta yetişen bitki Lobia: Fasülye Lobut: Büyük değmnek, mecazi olarak kaba adam Lenger: Meşale Log: Taş silindit Lom: Taş sökmek, yer kazmak için kullanılan demir kazık Lonca: Gizli iş kurmak Longos: Deniz kenarlarındaki kayaların diplerindeki derin yerlere denir Longovit: Kaba saba adam Longoz: Dere ile denizin birleştiği yerde oluşan girdap Lök: Kapılarda su sızan yerleri kapamaya çalışan bir nevi macun Lulus: Kel Lutriya: Kelepir
M
Makel: Kazma Makena: Araba, tabanca Makoci: Mekik Malez: Kedi ve köpeklere yedirilen her şeyin karıştırıldığı yemek, Sütlü kabak lapası Mamancika: Bez bebek Momoli: Diken başı Mamula: Diken meyvesi Manca: Yemek Maneftera: Eğrelti otu türü Mani mani: Yavaş yavaş, peyder pey Mania, Maneye: Kurum, is Maniman: Çabuk, çabuk Mangur: Köpek bağı Mani: Anne Mansiya: Olgunlaşmamış mısır koçanından öğütülerek yapılan ekmek Manuşak: Güzel kokulu boz renkte bir yayla çiçeğinin ismi Mankor: Azgın köpekleri bağlamak için kullanılan zincir Manya: Çocuk oyunlarında tayin edilen hedefin ismi Manzilis: Hayvanlara mahsus yemek, yal Maranfe: Hoşaf yapılma için kurutulmuş meyva Maraz: İllet, hastalık Maran, Maranta, Maranda: Sarı rekte yayla çiçeği, güzel koktuğu için çocukları bununla yıkarlar Maranzul: Olmuş kemale ermiş incir Mareslemek: Rehavet çökmek, cansızlaşmak Marko: Erkek kedi Martin: Tüfek Masmas: Manzarası biçimsiz, çirkin Mastallamak: Bir şeyin üstüne varmak, çok incelemek Masti: Kız çocuklarına "seni gidi cadı" anlamında söylenir Matrika: Küçük balyoz Marzalak: Yalan yalnış sözler Masat: Bıçak bilemeye mahsus taş veya demir Mastalya: İneğin yal kabı Masti: Dişi köpek Mayeps Etmek: Tadına baktırıp iştahını açmak Mayhoş: Ekşi Mayıs Beceğu: İlkbaharda görülen kabuklu bir böcek türü Mayıs Dikeni: Kısa boylu, yaban gülüne benzeyen çiçekleri olan bir ağaç Mavrengel: Beceriksiz, zavallı Mavroşkil: Bir nevi balık Medane: Tövbe etmek Meci: İmece Melemet: Palamut Melen: Değirmen taşı oluğu Memşa: Ayakyolu, hela Meni meni: Hızlı hızlı Menilemek: Yavaşlamak Mere: Mera, otlak Merek: Saman veya ot konulacak kulübe Mertek: Çit Mesrebe: Maşrapa Metroşike: Küçük sepet Mezak: Mezelemek Mezere: Otlak, çayır, yaylaya çıkmadan önce hayvanların yayıldığı yer Midar Tel: Pamuk ipliği Miksu: Sümüklü Mile: Bilye Mila: Elma Milliyetçi: Akrabasına, hemşerisine düşkün Mimit: Yüzde ve vücutta çıkan sivilceler Minci, Minzi: Yöreye has çökelek peyniri Mitil: Şiltenin pamuğu ihtiva eden iç kılıfı Miyanci: Görücü Mizmilak: Diken Moçot: Beceriksiz, sakat Modofengo: Küfür Modonilon: Küfür Modul: Merkepleri sürmek için kullanılan bir karış uzunluğunda odun parçası Moloşa: Ebe gümeci Moloz: Toprakla karışık taş döküntüsü Momoç: Tırtıl, kurt Momol: Böcek Moncol: Gülyabani gibi adam Mora: Böğürtlen Mose: Küfür Mozika: Gebe olmamış, az sağılır inek Mucurum: Beceriksiz, felçli Mudura: İşe yaramaz Mufal: Ahır penceresi Muh: Çivi Muhlama: Sebzeli, yumurtalı yemek Muhli: Değirmen taşının içindeki mil Mumuda: Beceriksiz adam Mumul: Uyuşuk, siyah kabuklu un böceği Munduruş: Kudretsiz adam, uyuşuk Muncur: Yüz Muni: Kadın cinsel organı Murseps: İneğin memesine süt gelmesi için oğuşturma Murş: Delik Mustavaca Kuşi: İnsandan kaçmayan serçeye benzer kuş Muşmula: Malta eriği, Yenidünya meyvesi Musibet: Başbelası Mutuş: Erkek çocuk Munzur: Hayvanların burnunun ucu Murmut: Ağaçların dal ve yaorak çıkaracağı sırada hasıl olan şişlikler Muzur: Meraklı Müşkeftü: Mızmız Müşkenar: Yaylada kelifin yanına yapılan koyun ağılı
N Nacak: Küçük balta Nahır: Sürü Nahtar: Anahtar Nafele: Nafile Namazga: Seccade Namose: Küfür Nanay: Akılsız Natos: Tarlanın biçildikten sonraki hali Natura: Bünye, tabiat Nayla: Rize'de Paska, serander Nekes : Hasis Nemrut: Hain Nene: Anne, büyükanne Niça: Bir çeşit ot Nife: Gelin Nogamise: Heniz gelin olacak kız Nusga: Muska Nuzul: Felç
O Of Kabağı: Karakabak Oflan: Sürmene’de raf Ofreya: Çatıda bulunan delik Ofriyos: Ofreya’dan çıkan duman Oğune: Önüne O ki: Madem ki Oksobis: Meraklı Oksek: Ateşte yakılan odunların yanmamış ve kısmen sağlam kalmış parçaları Oksobis: Biimsiz, pis, murdar Okşokana: Varda , cesur Olonotranan: Güçlülük, büyüklük, kendini büyük sanmak Orak Ayı: Temmuz ayı Oluk: Kaynak suların aktığı üstü açık boru Ospi: Ev Otarmak: Hayvanları otlatmak Otiş Etmek: Gürültü yapmak Otluk: Mısır bitkisinin gövdesi
P
Paçarez: Engel Paçaroz Olmak: Engel olmak, ayağa dolanmak Pahil: Kıskanç Palak, Palah: Küçük ve şişman köpek veya ayı yavrusu Palaş: Allerji Palalos, Palavos: Aptallık hali Palikarya: Yiğit, delikanlı Pambara: Azar, dayak Panti: Hayvanların yem yediği kap Parafloy: Fırının ön bölümü Parakami, Parakath: Ocağın kenarında oturulan kerevitlere verilen ad Parastal: Eski ayakkabı Parsen: Yiyen hayvanları sarhoş eden bir ot türü Parsi: Küçük pencere Partal: Palavra Partos, Partoz: Şişman adamlara denilir, lakap olarak da kullanılır Pas: Ekinlere arız olan bir hastalık Pasafta: Aşağılık, değersiz insan Pasal: Otlayan hayvanların bağlı bulunduğu kazık Paska: Sürmene’de Serader Pasoslanmak: Zedelenmek, ez,lmek Patiçi: Taze fasulye Patlican İnciri: İncir türü Patome, Batoma: Ahırda ineklerin yattığı tahta, döşeme Patul: Beyaz Patul Patul: Lapa lapa kar yağması Pelit: Birmeyvesiz ağaç cinsi Pepe: Yoğurt Pereme: Genişçe dere ve ırmaklarda bir sahildenkarşı sahile geçmek için binilen ve iki sahil arasında gerilmiş halata tutunarak yürütülen sal veya sandal Peresbet: Dağınık Peşenk: Kervanın önünde giden yola alışkın beygir Peşkir: Havlu Peşko: Küçük soba Petek: Arı Peygamber Öküzü: Vurdumduymaz Pezük: Vakfıkebir’de pancar Piçak: Bıçak Pifoli: Folluğa konan yumurta Pifolluk: Tavukların yumurtladığı yer Pilavra: Değirmen taşlarını üst üste bulundurmak Pileki: İçinde ekmek pişirilen tekne şeklinde kap Pilita: Su kazanlı fırın Pines: Kümes Pipli: Erkek çocuk penisi Piron: Çatal Pirpirim: Semiz otu Pisik: Kedi Piştof: Tabanca Pohorik: Biçimsiz, omuzları kalkık, başı omuzlarının içine çekmiş adam Polamaçi: Yeni doğuran ineğe verilen su ile karıştırılmış mısır unu Polestera: İş önlüğü Posul: Taze mısır Pontil: Döşeme, ahırın tahta zemini Potin, Potisiya: Ayakkabı Pöhrenk: Bat Trabzon’da su yolu Pöhle: Batı Trabzon’da koyun veya ineğin kemiksiz taraflarındaki eti Pudesi: Yün eğirmekte kullanılan iğin bir kısmı Purtul: Paçavra Pul: Süs Puli: Piliç Pulim: Yavrum, mini miniğim, tavuğum Pullim: Elbisesi benek bene Pupu: Para Pupuçi: Şişman çocuk Pur: Taştan daha yumuşak alelade topraktan daha sert bir nevi topak Purçuk: Küçük bez parçası Purunca: Küçük bez parçaları, paçavra Puşa: Mısır koçanı yprağı Puşi: Küçük çam fidesi | |
| | | blackseastorm Administrator
Mesaj Sayısı : 491 Yaş : 36 Nerden : İstanbul Memleketim : Trabzon İlgi Alanlarım : Karadeniz Kayıt tarihi : 08/04/07
| Konu: Geri: Yöresel Sözlük... Perş. Mayıs 10, 2007 8:51 pm | |
| R
Ragraga: Gürültü Rahçe: Takke Rahna: Örümcek Rama: İplik Reiz: Kaptan Reni: Tavan Reya, Reyha: Koku Risi: Lahananın içi Rivaoban: Orak Roghe: Kendir teli işlenen alet Rokobi: Mısır fidesi Rokovat: Kendirin sarılarak ip yapıldığı alet
S
Saçayağı: Ateş üzerine tencere v.s koymak için kullanılan üç ayaklı bir eşya Sağa: Sana Sağan: Tabak Sakırga: Yapışkan adam Sakonari: Buğdayın değirmende döküldüğü yer Salahana: İşsiz güçsüz adam Salahor: Serseri Sanga: Büyük dilli kapı kilidi Sarfulis Etmek: Tırmalamak Sargan: Zargana balığı Sele: Çamaşır sepeti Semelek: Kalın kafalı Semet: Hamur tahtası Serek: Çamur yayığının ağzına bağlanan bez Seren: Üzerine herhangi bir şey asılan ip yada sırık Sevdaluk: Sevgi, aşk Sıçan: Fare Sıksara: Hizli oynanan erkek horonu Sırifta: Yumurtalı sıvı hamurun kızgın yağda ufak parçalar halinde atılması ile elde edilen tatlı çeşidi Sifte: İlk defa, önce Simur: Mısır ekmeğinin yağda eritilmesiyle yapılan yemek Singruz Etmek: Küsmek Sintina: Kayığın baş tarafındaki boş yer Sinor: Sınır, arazi hududu Soktopi: Mangaldaki kül ve közler Somar: Bir ölçü, on altı kot miktarındaki hububat Somizme: Araya girmek Su Armudu: Bir tür armut Sukra: Mısır koçanının içi Susar, Soser: Kilit Suhtopi: Kül ve közlerin beraber bulunması
Ş
Şafliz: Ağızdan akan salya Şarkada: Yaramz , haylaz çocuk Şataf: Parlak Şelek: Arka yükü Şeya: Çamaşır Şilidi: Çorap bağı Şişek: Kısır koyun Şrombil, Şoromul, Şoromil: El değirmeni, mısır çorbalığı çekilen taş Şoniçe: Karda açan beyaz veya pembe çiçek türü
T
Taban İnciri: Yemişleri en son olgunlaşan incir türü Taraba: Tahta perde Taka: Küçük yelkenli Takture : El sepeti Talaşa Koymak: Telaşlandırmak Taraks Etmek: Alt üst etmek Tatari: Az pişmiş Tatariko: Yay Talaş: Kavga, dövüş Tami: Çay Tantana: Şenlik Tara: Büyük orak (odun kesmek için kullanılırdı) Taraba: Evlerin avlusuna tahtadan yapılan çit Tas: Kase Tavli: Ucu yanan odun Tavali: Tavada pişmiş hamsi Telis, Telhis: Boş çuval Temele: Ocak taşı Temli: Fındık dalı Tengel: Muşmul Termaş: Sahibi yok başıboş Tevek: Kabak asması Teveka: Başıboş Tırmata: Ekmek kırıntısı Tirakon: Bir balık türü Tiraca: Sardalyagillerden bir balık türü Tiril: Bir çeşit gömlek ismi Tirma: Un çorbası Tirsi: Bir balık türü Toloz: Hile Tombak: Yumak Tombil: Tarla kuşu Tonilon: Güneş hakkı için! Tonya Pahlisi: Bir çeşit fasülye Tor: Balık ağı Torun: Yeğen Traj: Yamaç Tranis Olmak: Üzülmek Traz: Üç taş oyunu Tufa: Mezbele Tumbula: Tombul kadın Tumbi: Arazi üzerinde yüksekçe yer
U
Uçkur: Bele bağlanan ip Ula: Erkeklere hitap şekli Urum: Rum Urus: Rus Urus Fasülyesi: Bir tür fasülye, lobia Uskoli: Kendirin hurdası çıktıktan sonra geriye kalan kısmı Uşak: Erkek çocuk
Ü
Üç Etek: Eskiden giyilen kadın kıyafeti Üstü Gitmek: Baş dönmesi Üzüm Ayı, İzim Ayı: Kasım ayı
V
Vado: Kırmızı renkli böğürtlene benzeyen bir meyva Vagon: Tütün kurutulan ahşap askı Vardo: Hamalların, yük taşıyanların yollarını açmak için “dikkat” anlamında bağırdıkları ümlem Vargit Çiçeği: Pembemsi bir çiçek Varos Etmek: Yankılanmak Vato: Alaca balık Vaynos: Yaygara, gürültü Vedro: Kova Vinzo, Vinzos: At sineği Vinzoslanmak: Sineklerin ısırdığı hayvanın huysuzlanıp koşması Vol: Tarla bellemede belin çıkardığı toprak Volta: Balık oltası Vira: Kayık halatlarının bağlandığı alet Viya: Dalga Viyalamak: Alttan almak Vol: Tarla bellenirken oluşan çamur toprağı Vola Etmek, Volis etmek: Ceviz ve fındıkları kabuklarından ayırmak Volar: Tarla bellenirken kaldırılan büyük toprak parçası Vovola: Maçka’da yumurta Vurgoz: Karanlık, rutubetli yer
Y
Yaban Adamı, Karakonciols: Dağda yaşıyan tüylü, vahşi insan Yal: İnek yemeği, çeşitli bitkilerin karıştırılıp kaynatılmasıyla yapılır Yalağuz, Yalanuz: Yalnız Yali: Sahil, kumsal Yali Gitmek: Gemilerin kıyıya yakın gitmesi Yali uşaği: Deniz kıyısında büyüyen çocuk Yanis: Kokmuş sularda bulunan küçük böcek Yangazluk: Düzeni bozmak, sorun çıkarmak Yankaz, Yangaz: Sinsi, aksi adam Yanpur: kötü kılıklı adam Yarma: Yarılmış kütük, fırınlanmış mısır Yavris Eriğu: Bir yeşil erik çeşidi Yastası: Meraklısı Yaşık: Kasa, sandık Yaşmak: Baş örtüsü, tülbent Yel: Romatizma Yele Yele: Çabuk çabuk Yer Kirazı: Çilek Yer Liforu: Bir çeşit lifor, yabani yemiş Yiğ: Yün eğirmek için kullanılan alet Yisa, yüsa: Çekmek var gücüyle asılmak Yokuş: Yukarı, dik Yomra Elması, Gemora Elması: Bir elma çeşidi Yomurta Eriğu: Bir erik çeşidi Yosa Yosa: Kayıkkaraya çekilirken söylenen ünlem Yoşa: Koyunların sırtına sürülen kırmızı boya Yufka: Sığ Yürek Ağrısı, Yürek Bolanması: Açlık Yürek: Mide Yüzini köpek yalamak: Birisinin yüzünü köpek yalarsa utanmaz olacağına inanılır
Z
Zabuşka: Makbuz Zağar: Büyük erkek köpek, yaşlı erkeklere karşı hakaret olarak da kullanılır Zagel: Kazma Zaguda: Yeşil zeytin Zağana, Cahana: Yengeç Zakoti: Gayet ekşi Zahr: mısır Zanga: Kilit Zangar: İnatçı Zangariya: Dokumacı Zango: Bir çeşit fındık Zangoç: Kilisede çan çalmakla görevli kişi, sakat, topal anlamıda kullanılır Zava: Yüzük Zavrak: Debdebe, tantana, ihtişam Zazal: İri yarı, heybetli fakat beceriksiz, bir işe yaramayan adam, kel, çıplak Zazel: Köylerdeki serander denilen ev kısmının dallardan örtülmüş kısmı Zerihta: Tuzlu su ile hamur haline getirildikten sonra biraz da maya katarak yağda parça parça pişirdikten sonra üzerine şeker yada bal dökülerek yenen tatlı Zestas: Hazımsızlık, rahatsızlık, çok yemek sonrası kötü hissetmek Zevli: Öküzün boyunduruğunu iki taraftan boğazına rapteden tahta çubuk Zezoka: Çamurdan yapılmış küçük kutu Zibil: Çöp, süprüntü Zibra: Az, ufak Zibros: Bozuk arızalı, hafif lamba ışığı Zigar: İneklerin yediği bir ot Zihnis: Ocaklardaki kurum Ziki: Şilte veya minder kılıfı Zimbonak: Cahil, boş insan Zimilange: Kayganası yapılıp yenebilen bir ot türü Ziniya: Tavuk pisliği Zinok: Deniz derya Zinos: Martı kuşu Zipka: Karadeniz'e özgü körüklü şalvar Zizil: Toprak içine gömülmüş solucan Zifin: Ormanlarda yetişen sarı renkli bir bitki Zoli: İlik Zolot: Aptal Zot: Bıçak bilemek Zizoli: İlk baharda yetişen taze otlar Zubun: Entari Zuluf: Fındık veya fasulyenin tanelerini kaplayan kabuk Zumur: Bir şeyi buruşturmak, sıcak mısır ekmeğini sade yağla karıştırarak yapılan bir nevi yemek Zo: İnek Zipka, Zipga: Bacakları dar, ağı geniş, geleneksel Laz pantolonu Zirbiya: Suya batırılarak yenilen katıksız ekmek Zirikzirna: Yankı, tahtarevalli, yankılanmak Ziza: Yanmış, çok sıcak Zobazorina: Zoru zoruna, kaba güç kullanarak Zot: İnatçı, aksi Zot Etmek: Lehim yapmak, madeni eşyaları ısıtarak parça ekleyerek uzatmak Zuğlis, Cuhnis, Çuğnıs, Çuğnos: Ezmek, çayır ezmek, çiğnemiş ot, çok geçilen yol Zunis: Tavuğun tüylerini yakmak, tutuşturmak Zükan: Nezle | |
| | | yunus Co-Admin
Mesaj Sayısı : 203 Yaş : 65 Nerden : İstanbul Memleketim : Trabzon İlgi Alanlarım : internet-futbol Kayıt tarihi : 02/05/07
| Konu: Geri: Yöresel Sözlük... Çarş. Mayıs 16, 2007 5:33 pm | |
| Muthiş bir paylaşım uğraşın ve emeğin için teşekkürler | |
| | | blackseastorm Administrator
Mesaj Sayısı : 491 Yaş : 36 Nerden : İstanbul Memleketim : Trabzon İlgi Alanlarım : Karadeniz Kayıt tarihi : 08/04/07
| | | | yunus Co-Admin
Mesaj Sayısı : 203 Yaş : 65 Nerden : İstanbul Memleketim : Trabzon İlgi Alanlarım : internet-futbol Kayıt tarihi : 02/05/07
| Konu: Geri: Yöresel Sözlük... Perş. Eyl. 20, 2007 7:10 pm | |
| bu sözlüğü bilin genç arkadaşlar çok güzel bir eser sunuldu sizlere ben çoğunu bililirim bazı yoresel şive farkları olan kelimeler var ama hepsi bizim geçmişimiz | |
| | | | Yöresel Sözlük... | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |