Ortadoğu'da Diplomasi Trafiği
7 Nisan 2007 Cumartesi, Vakit gazetesi
Geçtiğimiz günlerde "Ortadoğu" olarak isimlendirilen bölgedeki diplomasi trafiğinde bir yoğunluk yaşandı. Bu trafiğin Filistin'de yeni özerk yönetimin oluşturulması üzerine işgalci Siyonist devletin telaşa düşmesinden hemen sonraya ve Arap Birliği zirvesiyle aynı günlere yahut sonrasına denk gelmesi elbette tesadüf değildir.
Mekke Buluşması sonrasında özerk yönetimde ulusal ittifak hükümeti oluşturulmasının iki öncelikli amacı vardı. Bunların birincisi içeride fitne ateşini söndürmek, ikincisi de Filistin halkına zulmeden ambargonun delinebilmesi için şartları oluşturmaktı.
Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da düzenlenen Arap Birliği Zirvesi'nden talep edilen de Filistin yönetiminin bu yönde gösterdiği gayretlere destek verilmesi ve haksız ambargonun delinmesi için belirgin adımlar atılmasıydı. Rusya ve bazı Avrupa ülkeleri de ambargonun katı bir şekilde sürdürülmesine taraftar olmadıklarını belli ediyorlardı. Aslında söz konusu ülkelerin tavırlarının ve açıklamalarının Arap Birliği'ne cesaret vermesi ve zirvede ambargonun tanınmaması yönünde net adımlar atılabilmesi gerekirdi. Ama görüldüğü kadarıyla Bush'un Dışişleri bakanı Bayan Rice'ın parmak işaretleri daha etkili oldu ve bir ittifak teşkilatının çatısı altında bir araya gelmiş gibi görünseler de güçlerini bir türlü birleştiremeyen Arap ülkeleri kokmuş çorbayı masaya koymakla yetinmeyi tercih ettiler.
İşgalci Siyonist devletin ve onun arkasında duran Amerikan emperyalizminin en önemli endişesi Filistin'deki İslâmî hareket herhangi bir taviz vermeye zorlanmadan, Filistin halkı üzerindeki ekonomik kuşatma ve baskının sona ermesi ihtimaliyle ilgiliydi. Onlar için önemli olan kalabalıkların hakları, açlığa mahkûm edilen çocukların hayatları değil kendilerinin stratejik hesapları ve dayatmalarının kabul edilmesiydi. Ama Mekke Buluşması sonrasında gerçekleşen gelişmeler ekonomik kuşatmanın yavaş yavaş etkisini kaybetme yoluna girdiği işaretlerini veriyordu. Bununla birlikte özellikle İslâmî hareket ilkesel tutumunu değiştirmeme kararlılığını sürdürüyordu. İşte böyle bir ortamda çivilerin yerinden oynamasını önleme amacıyla bir diplomasi seferberliğinin başlatıldığını gördük.
Diplomasi seferberliğinde vitrine yansıyan manzara diyalogun güçlendirilmesi ve çözüm arayışlarıydı. Ama ışığı özellikle belli noktaların üzerine tuttuğunuzda Siyonist işgal devletinin mesajlarının bir yerlere taşınması gerçeği dikkatinizi çekiyor.
Önce Mısır'ın Asvan şehrinde Ortadoğu dörtlüsünün toplantısı yapıldı. Bu toplantıda İsrail'in taleplerinin nazarı dikkate alınmasını sağlama amacıyla ABD Dışişleri bakanı Rice'ın yoğun bir gayret sarf ettiği görüldü. Rice orada bir bakıma işgal devletinin başbakanı Olmert'in sözcüsü gibiydi. Rice bununla kalmayarak aynı zamanda bölgedeki bazı önemli ülkelerin yöneticileriyle özellikle de Arap Birliği Zirvesi'nde etkili olabileceğini düşündüğü Mısır'ın cumhurbaşkanı Hüsni Mübarek'le doğrudan görüşme yaptı. Görüşmede çağdaş Firavun'a yağ çekmeyi ve Mısır'ın bölgedeki önemine vurgu yapmayı da ihmal etmedi. Zaten onun Dışişleri bakanlığı görevine geldiğinden buyana gerçekleştirdiği en önemli diplomatik atakların birçoğunun Siyonist devletin çıkar hesaplarıyla bağlantılı olduğu bilinmektedir.
Çok geçmeden Almanya başbakanı ve AB dönem başkanı Angela Merkel kapsamlı bir Ortadoğu turuna çıktı. Merkel'in iş başına geldiğinden beri Avrupa'da bir İsrail lobisi başkanı gibi çalıştığı görülmektedir. Ortadoğu turunun amacı da Güney Lübnan'da ve Gazze'de cephe savaşını kaybeden Siyonist işgal devletinin diplomasi savaşını da kaybetmesinin önüne geçmekti.
Son günlerde en çok dikkat çeken ve gündem oluşturan bir diplomatik atak da ABD Temsilciler Meclisi başkanı Nancy Pelosi'nin gerçekleştirdiği ziyaretlerdir. Pelosi'nin ziyaretleri görünüşte ABD'nin resmî çizgisinden bağımsız ve hatta Bush'un sert muhalefetine rağmen gerçekleştirilmiştir. Bu yüzden de biraz daha "demokratik" ve "uzlaşmacı" bir görünüm arz etmektedir. Gerçekte ise son gelişmelerden endişe duyan işgalci Siyonist devletin önünü açma amacına yönelik girişimlerin sevimli görünmeye çalışan yüzünü oluşturmaktadır. İşgal devletinin başbakanı Olmert'le irtibatı başa alması ve gittiği yerlere onun mektuplarını veya mesajlarını götürmesi yürüttüğü diplomatik atağın amacı hakkında fikir vermektedir. Onun Suriye'yi ziyaretine Bush her ne kadar şiddetli tepki gösterdiyse de Pelosi bu ziyaretten İsrail yararına önemli kazanımlar elde edebileceği beklentisi içindeydi.