blackseastorm Administrator
Mesaj Sayısı : 491 Yaş : 36 Nerden : İstanbul Memleketim : Trabzon İlgi Alanlarım : Karadeniz Kayıt tarihi : 08/04/07
| Konu: Çanakkale Şehitlerini Rahmetle Anıyoruz! Çarş. Nis. 11, 2007 1:28 pm | |
| Çanakkale Savaşları, bu ülkede yaşayan insanların belki de en büyük, en geniş ortak paydasıdır. Hangi etnik ya da dini kökenden olursa olsun, ülkenin dört bir yanından vatan evlatları koşup gelmişler, İtilaf Devletleri'nin devasa güçlerine rağmen destan yazan bir mücadele örneği göstererek, düşmanın amacına ulaşmasına izin vermemişlerdir.Çanakkale Savaşı yalnız bizim tarihimizin değil yakın dünya tarihinin en önemli savaşlarından biridir. 250 binin üzerinde askerimiz şehit düşerken, düşman kayıpları ise bu rakamın da üzerinde olmuştur.İtilaf Devletleri, hem Osmanlı'nın başkenti İstanbul'u ele geçirmek, hem de Karadeniz'e çıkıp Almanya'ya karşı Çarlık Rusya'sına destek olmak istiyorlardı. Bunu da çok kolay başaracaklarını hesaplıyorlardı ve yakın bir tarihte İngiltere'den İstanbul'a yola çıkacak bir yolcu gemisinin biletleri bile satılmıştı.Çanakkale'de, bu ülkenin yetişmiş insan gücünün önemli bir kısmının kaybedildiği, bu durumun da ilerleyen yıllarda Türkiye Cumhuriyeti'ne olumsuz etkiler yaptığı söylenir. Fakat İtilaf Devletleri'nin Rusya'ya yardıma gidememiş olmasının Çarlık Rejimi'nin yıkılma sürecini hızlandırdığı, Kurtuluş Savaşı'nda da Rusya'daki yeni rejimin Kuvayı Milliye'ye önemli ölçüde destek sağladığı unutulmamalıdır.Bu Milllet Çanakkale'yi ve şehitlerini asla unutmamış, her daim şükran ve minnet hisleriyle yadetmiştir. Bunda bin yıldır yaşadığı topraklara ne kadar kararlı bir şekilde sahip çıktığının anlamlı bir göstergesi olmasının yanında, Milli Şair Mehmet Akif Ersoy'un emsalsiz şiirinin de büyük katkıları vardır. Sözü büyük şaire bırakmadan önce, tepeden tırnağa silahla mücehhez düşman askerinin üstüne süngü hücumu emri veren büyük komutan Mustafa Kemal ile, bu emre tereddütsüz itaat eden askerin aziz hatırasına hürmet edelim. Bir şey yapabildik diyemesek de, tüllenen mağribi akşamları yaralarına saralım.Çanakkale Şehitlerine...Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi. -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya- Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı' Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi! Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer, Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer. Yedi iklimi cihânın duruyor karşında, Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk: Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk. Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ... Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ! Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil, Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil, Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına; Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına. Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz... Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz. Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb, Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı; Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı; Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin; Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin. Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam, Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam. Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer; O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer... Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak, Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak. Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller, Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller. Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere, Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre. Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler... Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler! Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman? Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm? Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler, Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer; Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi; 'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi. Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek. Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar, Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi... Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi. Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın? 'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın. Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb... Seni ancak ebediyyetler eder istiâb. 'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına; Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına; Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle, Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle; Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan, Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan; Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına, Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına, Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem; Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana... Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana. Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini, Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i, Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran... Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran, O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın; Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât, Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât... Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber!Mehmet Akif ERSOY***Sizleri Unutmadık, Unutmayacağız... | |
|
DeadNeverCry Administrator
Mesaj Sayısı : 892 Yaş : 36 Nerden : BuRsA Memleketim : Trabzon--Akçaabat--Satari.. İlgi Alanlarım : Fotomobil..trabzon ve spor.. :) Kayıt tarihi : 28/03/07
| Konu: Geri: Çanakkale Şehitlerini Rahmetle Anıyoruz! Çarş. Nis. 11, 2007 7:56 pm | |
| teşekkurlere kardesım çanakkale çehıtlerını saygıyla anıyoruz.. | |
|