7 Nisan Cumartesi günü Trabzon Eğitim Kültür Sanat Deneği’nin düzenlediği Prof. Dr. Gülsün Sağlamer, Prof. Dr.Sezer Ş. Komsuoğlu’nun katıldığı ve Gazeteci Abbas Güçlü’nün yönettiği Bir Kent İçin Üniversite Ekonomik değer mi, Toplumsal Fayda mı?” panel oldukça keyifli bir ortamda geçti.
Açılış konuşmasını Dernek Başkanı Seyfi Erbaş’ın yaptığı panele çok sayıda dinleyici katıldı. Seyfi Erbaş açılış konuşmasında şunlara değindi:
Özelikle son yıllarda kentimizin üzerinde dolaşan kara bulutları bir nebze de olsa dağıtmak için çabalıyoruz. Bu çabalarımız Trabzon şehrini katillerin şehri olarak görmek ve göstermek isteyenlere de bir yanıt niteliğini taşıması açısından son derece önemlidir. Bizler bu ve benzeri çalışmaları yaparken Trabzon katil yetiştiren şehir değil aydın yetiştiren bir şehirdir mesajını vermek istiyoruz.
Bu iddiamızın canlı bir örneği bugünkü konuşmacılarımızdır. Panelimizin profesör ünvanına sahip olan konuşmacılarının profesör bir başka özelliği de hepsinin Trabzonlu olmasıdır. Onlarla gurur duyuyoruz.
Mütevazı imkanlarına rağmen yaptığı faaliyetlerle Trabzon dernekleri arasında haklı bir ünvana sahip bir dernek olarak bize Trabzon’u öğretmenleri, sanatçıları ve kültür etkinlikleri ile anlatmak yakışırdı. Trabzonsporun kentin bütün moral ve ekonomik değerlerini emdiğini ve kente artık zarar vermeye başladığını da ifade eden Erbaş bunun yerine eğitim ve sosyal hayatı canlandıracak konular ikame edilmelidir. Bizler de bu ve benzeri çalışmalarla Trabzon markasına hak ettiği değeri vermekten son derece mutluyuz. Trabzon şehrinin bir eğitim ve kültür neferi olarak çalışan derneğimize verdiğiniz desteklerden dolayı hepinize teşekkür ediyorum.
Gazeteci Abbas Güçlü’nün Trabzon insanının özeleştiri kültüründen daha fazla yararlanması gerektiğini belirterek şu ifadelerde bulundu:
Sayın başkanın konuşmasında şikayetçi olduğu Polat Alemdar görüntüsünü verip vermemek sizin elinizde ola bir şey. Siz nasıl davranıyorsanız basın da onu yansıtıyor. Bundan dolayı basına kızmak doğu değil. Ben Trabzon şehrine belki hepinizden daha sık giden biriyim. Her gittiğimde karşılaştığım şey aynı. Trabzonlular birlik olamıyor. Dernekler ve vakıflar aynı amaç etrafında toplanamıyor. Bunun en canlı örneklerinden biri de kurulmaya çalışılan ve yılan hikayesine dönen vakıf üniversitelerinin halidir. Kentin de KTÜ’ye sahip çıkmadığını ve bunun da kent adına son derece büyük bir kayıp olduğunu belirterek yaptığı açılış konuşmasından sona konuşan İTÜ eski ektörü ve European Universities Association (Avrupa Üniversiteler Birliği) üyesi Prf. Dr. Gülsün Sağlamer Türkiye’deki üniversiteler ile Avrupa’daki üniversiteler arasında farka dikkat çekerek. Tük üniversitelerinin bunca kısıtlı imkan içinde aslında mucizeler yarattığını belirtti. Türk ünivesitelerinin akademik personel, araştırma ödeneği ve alt yapı eksikliği olduğunu da vurgulayan Sağlamer yeni açılacak üniversiteleri de bu sorunlar bekliyor. Bütün bu sorunlara rağmen prensip olarak özel veya resmi üniversitelerin desteklenmesi gerektiğinin altını çizdi. KTÜ’nün yıllar içerisinde bu hale getirildiğini de belirten Sağlamer kent ve üniversite bundan çok daha fazlasını hakediyor. Ama oradaki arkadaşların da elleri kolları bağlı diyerek KTÜ’den bir yetkilinin de bu panelde olması gerektiğinin altını çizdi.
Şehir adına yapılacak en önemli şeyin kentin sosyal paydaşlarının bir araya gelerek çalışma guruplarında projeler üretebileceğini ve kente bir vizyon çizmeleri olduğunu da kaydeden Sağlamer bu sayede üretilen projelerin hayata geçebilecğini belirtti.Son konuşmacı Prf. Dr.Sezer Ş. Komsuoğlu ise konuşmasında şu görüşlere yer verdi. KTÜ’nün kurulduğu yıllarda son derece nitelikli bir üniversite iken özellikle 1980 den sona hızla irtifa kaybetmiş ve şimdiki duruma gelmiştir. Gümrük kapısının açılması ile büyük bir fırsat yakalayan şehri yönetenler oradan gelen fuhuş ticaretini bahane ederek bu imkanın da önünü kapamıştır. Trabzon Denizi kullanamıyor. Denizini kullanamadığı için doğusundaki gümrük kapısından da yararlanamıyor. Çay, fındık ve mısır gibi üç yeşil ürününe bel bağlayan bir kent nasıl olur da kalkınır? Kent kalkınamayınca, ortaya çıkan sorunlardan dolayı KTÜ"yü suçlamak haksızlıktır.
KTÜ aslında bir ihtisas üniversitesi olarak Kafkasya’daki tüm ülkelerin öğrencileri için cazibe merkezi haine getirilmedi idi. Maalesef bu fırsat iyi değerlendirilemedi.
Hükümet ve YÖK gibi sorunu bulunan bir üniversiteden mucize beklenmemesini üniversitenin görevini yerine getirdiğini esas sorunun şehrin yapısını değiştiren göç sorunu olduğunu belirtti. KTÜ’nün şehirden kopuk olduğu iddiasına da katılmadığını belirten Komsuoğlu şöyle devam etti:
Trabzon şehrinin sosyo kültürel yapısı bozulmuştur. Kentin e önemli sorunu budur. Sosyal yaşam he geçen gün bağnazlaşmış ve kent bu hale gelmiştir. Artık kadın ve erkeklerin denize beraber girdiği Trabzon bir hayal olmuştur.
Özellikle 1980 den sona şehirdeki göç hareketleri eğitimsiz ve kent yaşamından uzak bir kitlenin şehre akın etmesine neden oldu. Bu kitlenin en belirgin özelliklerinden biri de tarikat etkisi altında kalan kişiler olmaları idi. Taşımalı eğitimle köy okullarının kapandığını imamlık mesleğine saygı duymakla ve onlara da ihtiyacımız olmakla beraber köylerin imamlara teslim edildiğinin altını çizen Komsuoğlu esas sorun bu anlayıştır. Keşke eskisi gibi köylerde imamlarımız gibi öğretmenlerimiz de bulunsa idi. Her ikisi de bize lazım” dedi.
KTÜ’de tek tip akademisyenin barınabildiği ve dışarıya kapalı bir üniversite havası verdiği yönündeki bir soruya Komsuoğlu şöyle yanıt verdi: Bu sorunlar ortada iken KTÜ’ye suç bulmak doğru değildir.
Konuşmaların ardından soru cevap kısmında da oldukça keyifli ve ilginç tartışmalar yaşandı. Kapanışta söz alan dernek başkanı Seyfi Erbaş şu sözlerle paneli kapadı: Ülkenin ve toplumun öncüsü olan öğretmenlerimizden toplumsal olaylar karşısında bir başöğretmen ve lider sıfatı ile ortaya çıkıp insanları sükûnete ve aklı selime davet etmelerini bekliyor ve özlüyoruz. Bu misyon çalışkan ve başarılı Trabzonlu kadın olarak en çok ta saygıdeğer hocalarımıza yakışır.
3 saat süren panelin sonunda katılımcılara Dernek başkanı Seyfi Erbaş tarafından Trabzonlu ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun birer tablosu hediye edildi.