"Bir gün bekle...’’Öyle demişti giderken sessizce. Geleceğim demişti en iyi gülümseyen haliyle.Küçük kız kocaman gözlerini açmış arkasından bakakalmıştı; içinde dayanılmaz burukluğu ile hayatın, elleri anlamsızlaşmıştı. Ardından baktığı,bir nokta olana dek izlediği otomobilin kırmızı lambası idi. Ve işte ilk damla düştü.Islak ve boş eller ne işe yarar diye düşündü,silmedi ikinciyi,üçüncüyü...Her lanet sabahta uyanınca,gözlerini açınca,görmek istemediklerinin sağanak yağmurlarıyla ıslanmaktan bıkmadı,bıkmazdı.Hemen çıksan odana,bıraksan her şeyi , kaybolsan, gerçeklerin karbon kağıtlarında saklansan ve acısan kendine sessizce ,kaybolan kırmızı lambası ile otomobilin görünmezliğinde, birden güzel güzleri hatırladı,o güzel gözleri ile masum, çelişkili hatta çok eski : ’’İyi ki varım iyi ki varsın gitme’’.Gölgesi yok oldu küçük kızın birdenbire.Hep aynı güvensizlik,yoktan varolan dirençsiz kuşku ve sokaktan geçen yaşlı adamın meraklı bakışları ile hayatının eskimiş fotokopileri ,benzersiz olmayan varyasyonların çözümsüz problemleri ,uzun gecelerin permütasyonları ve nemli mendillerde biriken kombinasyonları ile neticesi bilinen zamanın bittiği yerde bir küçücük kız.Arkasından baktığı uzaklaştıkça çıplaklığı ile üşüdüğü,bir de sokaktan geçen yaşlı amcanın ilgiye dair bakışları - solmuş çiçeklerin manasızlığı,hepsini ama hepsini içine gömdü.Kimse duymaz nasılsa diye düşündü:Belki yanından geçen günahkar bir esinti,uzakta bildiği kalbine kalbini gönderir,her gittiği yere onu da götürür,işitirdi.Sevginiz kısıtlandı ve sen öylece kalakaldın küçük kız.Oysa seni öptüğünde git istediğin yere,sevgin benim içimde demiştin. Otomobillerin geceyi aydınlatan kırmızı lambaları,gölgesiz küçük kızların beklediği gecesi olmayan gün,yaşanmamış henüz ve her yer hüzün....