|
| Ordu İL'inin Tanıtımı Ve ResimLeri.. | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
DeadNeverCry Administrator
Mesaj Sayısı : 892 Yaş : 36 Nerden : BuRsA Memleketim : Trabzon--Akçaabat--Satari.. İlgi Alanlarım : Fotomobil..trabzon ve spor.. :) Kayıt tarihi : 28/03/07
| Konu: Ordu İL'inin Tanıtımı Ve ResimLeri.. C.tesi Nis. 07, 2007 2:11 pm | |
| AKKUŞ
Akkuş İlçemiz Orta Karadeniz'in iç kısımlarında Canik Dağları üzerinde Argan Tepesi eteğinde kurulmuş olup, Doğusunda: Kumru, Batısında: Erbaa ve Niksar, Kuzeyinde: Terme, Salıpazarı, Ünye, Çaybaşı ve İkizce bulunur.
Denizden yüksekliği 1340 mt�dir.
Arazi engebeli bir yapıya sahiptir.
İlçenin yüksek tepelerle çevrilidir. Bu tepeler orman ve çayırlarla kaplıdır.
Kevgürk Kalesi:
Akkuş İlçesi�nin 30 km. kadar güneybatısında, Gökçebayır Çayı�nın bir devamı olan Tifi Çayı yakınlarında tabandan yaklaşık olarak 300 metre yükseklikte, yalçın bir kayanın üzerinde, dört yan görünüşüyle yöresine tamamen hakim, bir şekilde kurulmuştur. Uzaktan basit bir kaya gibi görünen kalenin, sanat değeri, güzelliği ve yaklaştıkça büyüklüğü daha belirgin bir şekilde görülüyor.
Birçok tarihi anılara sahip olan kaleye, doğu yönünden çıkılır. Doğuya bakan yarıya kadar toprağa gömülü kapısından doğruca kale alanına geçilir. Surlar içindeki mermer parçaları, vardır. Binalar harç ve tuğladan yapılmıştır.
Akkuştan buraya 20 km. kadar motorlu vasıta ile diğer kısmı atla gidilir.
Tepeler:
Bakacak Tepesi, Elicek Tepesi, Tuzla Tepesi, Argan Tepesi, Asarkaya Tepesi, Körük Tepesi, Karaağaç Tepesi, Küçük Gökçebel Tepesi, Taz Tepesi, Keltepesi, EyiSu Tepesi, İtkeseri Tepesi, Hıdırellez Tepeleridir.
Yaylaları:
Argan Yaylası kayak turizmi açısından oldukça elverişlidir. Kızlar Yaylası, Boğmalık Yaylası, Taz Yaylası, Çilekli Yaylası, Göçebel Yaylası, Çekiç Obası Yaylası, İtkeseri Yaylası, ÇiftteKöprüler Yaylası, Mantarlık Yaylası, Gül Bahçe Yaylası, Ketenlik Yaylası, İsmail Düzü Yaylası. Bu yaylarda buz gibi soğuk sular bulunmaktadır. Yazları hayvan sürüleri, arı kovanları ile dolup taşmaktadır.
Akarsuları :
İlçemizin en büyük akarsu kaynağı Tifi Çayıdır.Tifi Çayı bu çevreden çıkan irili ufaklı derelerin birleşmesinden meydana gelir. Tifi Çayı Yeşil Irmakla birleşir.Akkuş'un Çay ve Derelerinde Sazan ve Alabalık yetişir.
İklimi :
İlçemizde kara iklimi daha ağır basmaktadır. Genellikle her mevsimde yağış kaydedilir. İlçemiz rakım olarak (1340 mt.) yüksekliğe sahip olduğundan senenin yaklaşık 6 ayı kar yağışlı geçer. Kışlar genellikle sert geçer.
Bitki Örtüsü :
İlçe topraklarında çoğunluğunu orman bitkileri kaplamaktadır. ( Kayın, Çam, Meşe, Kestane ve Gürgen gibi ağaçlar yetişmektedir.AYBASTI
241 km2 yüzölçüme sahip bir ilçedir.İlçeye 2 belde 9 köy ve 10 mahalle bağlıdır. Tarihi çok eski dönemlere uzanan Aybastı' nın ilk yerleşim yeri "Sefalık Köyü" dür. Uzun süre Gölköy' e bağlı bir bucak olarak varlığını sürdüren Aybastı, 1957 de ilçe olmuştur. Kıyıya 54 km içeridedir. Denizden yüksekliği 730 metredir. Halk geçimini en çok tarım ve hayvancılıkla sağlamaktadır. İlçede fındık, patetes ve mısır yetiştirilmektedir. İlçede alabalık tesisleri mevcuttur. Aybastı, tarihsel kalıntılar açısından zengin bir ilçedir. Karacalı kilisesi, sefalık köyü haman kalıntıları, Şeyh Hasan Kümbet Evliyası, Türbeleri ve ziyaret yerleriyle Perşembe yaylası görülmeye değer yerlerdir. Temmuz ayının son haftasında düzenlenen geleneksel yayla şenlikleri, turizm açısından dikkate değerdir.
İlçemizin Adının Nereden Geldiği:
İlçemizin daha önce İbasdı ( İbasda ya da ibassa ) 1900�lü yıllarda Aybastı olan adı üzerinde halkın dilinde pek çok söylenti ve öyküler mevcuttur. Bunlardan en önemlileri yöremizin fethi sırasında karanlık bir gecede ayın bulutların arasından birden çıkarak ortalığı aydınlatması sonucunda işi kolaylaşan fatihlerce Aybastı şeklinde konuşmalarından dolayı yöreye bu adın verildiği şeklindedir. Bir diğer söylentiye göre belden aşağısı tutmayan çocuğunu, şifa aramak amacıyla yöreye getiren bir beyi bir süre sonra çocuğun iyileşerek ayaklarını basması sonucu Beyin sevinçle �Ay bastı! Bastı! Ya da iyi bastı� şeklinde sevinçle bağırması sonucu yörenin bu adla anıldığıdır ki yöremizin adının bazı tarihi kayıtlarda İbasda, İbastı bazı kayıtlarda da Espadia veya İpsadı şeklinde geçmesi itibariyle bu öykülere pek uymamaktadır.
TÜRKLER�DEN ÖNCE AYBASTI İlçemizin adının Phacisane (Fatsa), Hapsamina (Hapsamana- Gölköy) Oinoie (Ünye) gibi aynı tür isimlerden ve bu isimlerle aynı devirlerde (Pontus krallığı Dönemi) verildiği muhtemeldir. Çünkü ilçemiz topraklarında bu devirlere ait yaşam izleri mevcuttur. Aybastı�nın verimli toprakları sağlıklı yaşama elverişli toprakları her devirde insan topluluklarının ilgisini çekmiştir. Yunan kaynaklarına göre Aybastı�yı da içine alan bölgede ilk egemen halk kütleleri Kalipler , Kolk, Kokonlar ve Tiberen�lerdir. (Ayrıca ilçemizde tarih öncesi devirlere ait mağara yapıtları da mevcuttur. Bu kavimler uzun bir süre Hitit , Pers, Met ve Pont devletlerine bağlı olarak yöremizde egemen olmuşlar ve demircilikle uğraşmışlardır. M.S. 70�li yıllarda bölge Peçenek ve Uz Türkleri�nin akımlarına uğramış ve işgal edilmiştir. Dillerini ve geleneklerini unutmayan bu Türk boyları daha sonra gelen Türk Boyları ile bütünleşmişlerdir. Roma İmparatorluğu�na bağlı unsurların Anadolu�yu ele geçirmeleri sonucu Aybastı Bölgesiyle beraber önce Sivas Dukalığı�na daha sonra da Trabzon Eyaleti�ne bağlanmıştır. Roma İmparatorluğu�nun ikiye bölünmesi sonucu MS. 395 Aybastı Doğu Roma İmparatorluğu�nun topraklarındadır.
TÜRKLER AYBASTI�DA Ortaasya�dan kopup gelen Türk Boyları İran toprakları üzerinde kurdukları Büyük Selçuklu Devleti�yle Bizans İmparatorluğu�na komşu büyük bir imparatorluk kurarak Anadolu�ya akınlar düzenlediler. 1054�te Van Gölü civarına gelen Sultan Tuğrul Bey ordularını üç bölüme ayırarak bir kolunu Kafkas Dağları, Erzincan Yöresi ve Canik Ormanlarına yöneltti. Bu Türk akınlarını 1071�de Malazgirt Savaşı�nın kazanılmasıyla geriden gelen Türk kuvvetleri destek verdiler. Selçuklu Sultanı Alpaslan�ın komutanlarından Artuk Bey, Afşin, Kutalmış Oğlu Süleyman Şah gibi komutanlar yöremizi de içine geniş bir alanda fetih hareketlerine başladılar. Kutalmış oğlu Süleyman fethettiği toprakları kendilerine bağlayarak Anadolu Selçuklu Devletini kurdu. Bu sırada Süleyman Şahın dayısı Danışmend Taylı Beyin oğlu Gümüştekin Ahmet Gazi Orta Anadolu�da Sivas Amasya, Tokat ve Niksar yörelerini fethederek Anadolu Selçuklu Devleti�ne bağlı Danişmentli Beyliği�ni kurdu. Selçuklular�ın taht mücadelelerinden yararlanarak bağımsızlığını ilan etti. Selçuklular ile birlikte Haçlılar�a ve Anadolu Selçuklu Devleti�ne karşı çetin mücadeleler verdiler. Daha önce Sivas olan başkentlerini güvenlik nedeniyle Niksar�a taşıdılar. Ahmet Gazi�nin yerine geçen oğlu Melik Emir Gazi Beyliği�nin sınırlarını bilhassa sahile doğru genişletmek amacıyla Canik denilen bölgeye seferler düzenledi. İlk etapta doğuda Mesudiye, İskefsür ve Aybastı; Batı da ise Ünye, Fatsa Bölgeleri Danişmentliler�in eline geçti. (1115 - 1134) İlçemiz Canik diye bilinen yörenin Niksar�a göre ilk bölümlerindendir. Bu nedenle Türkler�in eline geçen ilk yerlerdendir. Daha sonraki yıllarda bazı yerlerin Bizans�a geçmesi üzerine Danışmentli Melik Muhammed yöreye bir sefer daha düzenleyerek daha etkin hakimiyet sağlamıştır. Danişmentli Hükümdarı Emir Nizamettin Yagıbasan Ünye üzerine bir sefer düzenleyerek (1157) Ünye�den itibaren Bafra�ya kadar tüm sahili ele geçirmiş, bir yıl sonra bu yerler antlaşma ile vergi karşılığı Bizans�a terk edilmiştir. Emir Muhammed�in ölümü üzerine başlayan taht kavgalarına As Devleti Sultanı Kılıçaslan Danişmentli Beyliği�ne son vererek topraklarına kattı. (1175) İlçemiz toprakları üzerinde Danişmentliler devrinde yapılan savaşlarda şehit düşmüş asker ve komutan mezarlarına rastlanmaktadır. Kutlu Doğmuş Evliyası, Kümbet Evliyası etraflarında çok sayıda şehit mezarları mevcuttur. Moğollar�ın Anadolu�yu işgali sonucu Anadolu Selçuklu Devleti yıkıldı. İlçemizde içinde bulunduğu topraklar İlhanlı Devleti, Eratna (İlhanlı) Beyliği, Kadı Burhanettin Beylikleri�nin topraklarında kaldı. Kadı Burhanettin ordusu ile İskefsür�e kadar gelmiştir. Aybastı ve yöresinin dağlık oluşu fetih sırasında Türkleri çok uğraştırmış fetih uzun yılları almıştır.(115- 1134) Hatta Emir Melik Gazi�nin ilçemize düzenlediği bir sefer sırasında Kutlular�da Yaras mevkiinde yaralandığı; öteki komutanların askerlerine:� Yarısını asın, yarısını kesin!� şeklinde emir verdiklerini; Emirin acilen Niksar�a götürüldüğü sırasında kanının damladığı yerlerin evliya olarak değerlendirildiği mahalle insanları tarafından anlatılmaktadır.
OSMANLI DÖNEMİNDE AYBASTI Aybastı ile bu döneme ait bilgileri İlçemizin yetiştirdiği çok değerli Hocamız Prof. Bahaeddin YEDİYILDIZ�ın Ordu Kazası Sosyal Tarihi adlı araştırma eserinde rastlıyoruz. Buna göre 1485 Yılı Tahrir Defterlerinde İlçemizin adı Bölük-i Fidâverende �dir. Fidâverende�nin merkezi belli olmamakla birlikte Elbey Köyü�nün olma ihtimali üzerinde durulmaktadır. İbassa ise Fidaverende�ye bağlı köyler envanterinde 1455�te 49 haneli bir köydür. Köy Yörgüç Paşa�nın Gulâmı (temsilcisi) Togan�ın tımarıdır. Köyde cami vardır. Seydi Ali Fakih imamlık Dervişoğlu Akdoğan Zaviyedarlık yapar. Köyde dervişler yaşar. Kızılot Karyesi�nde (Köyünde) 3 adet Derbentçi vardır. İbastı bu tarihlerde İskefsur kazası Şebinkarahisar Sancağı, Erzincan Eyaleti�ne bağlı bir nahiyedir.
Perşembe Yaylası Şenlikleri İlçemiz Tokat, İskefsur , Niksar yöresini sahile Fatsa Limanı�na bağlayan en kısa ve emniyetli yol üzerinde olması nedeniyle çok önemlidir. İlçemiz topraklarında çok eski tarihlerde kullanılan bir ipek yoluna ait kalıntılar mevcuttur. Prof. Bahaettin YEDİYILDIZ Hocamızın eserine göre Fidâverende�nin nüfusu hane olarak komşu nahiyelerden daha fazladır. (İbassa 626 hane, Hapsamana 346 hanedir. İlçemiz 1485�te 643, 1520�de 1006, 1547�de 1590, 1613�te ise 1745 hane nüfusa sahiptir. Buradan harekele ilçemizde aşırı bir nüfus artışı olduğu göze çarpar.) Aybastı Osmanlı Padişahları�nın Doğu�ya düzenledikleri seferlerin yakınından geçmesi nedeniyle doğrudan etkilenmiştir. (Yavuz Sultan Selim�in Selemen Yaylası�nda konakladığı bilinmektedir.) Yöremizin idari merkeze uzaklığı ve ormanlık oluşu her devirde kanun ve asker kaçaklarının barınağı haline gelmiş. Yerli beyler her zaman problem çıkarmışlar, bu yüzden Osmanlı Devleti yöremizde her zaman fazla askeri kuvvet bulundurmuştur. III. Mehmet Döneminde Sancak Beyliği elinden alındığı iddiasıyla isyan çıkarıp devleti hayli uğraştıran ünlü Celali, Karayazıcı devlet kuvvetlerinden kaçarak Canik Dağları�nda Perşembe Yaylası�na sığınmış ve burada ölmüştür. (1603) İlçemizle ilgili daha net bilgileri Kudret EMİROĞLU�nun yeni yazıya çevirdiği 1869-1870-1871-1872-1873 ve 1874 tarihli Trabzon Eyaleti Salnameleri�nde rastlamaktayız.
Sefalık�ta tarihî bir fırın Bu kayıtlara göre bu yıllarda Aybastı Ordu kazasına bağlı nahiye idi. Nahiyede 143 hane Rum 983 hane Türk nüfus yaşar. Nahiyede 13 cami, 10 hatip, 5 adet Kilise, 7 adet Rahip, 11 adet Müslüman mektebi, 2 Rum mektebi, 1 adet medrese, 1 adet de müderris bulunmaktadır. Ayrıca nahiyede belediye teşkilatının mevcut olduğu reisin İbrahim Ağa Azanın da Abdulkadir Ağa olduğu kayıtlarından anlaşılmaktadır.1870 yılında nahiyedeki nüfus toplamı 1126 hane = 4307 kişidir. Nahiye müdürü Necip Ağa, Katibi Süleyman Efendi�dir. 1874 Yılında ise Aybastı ,Görele, Vakfıkebir ve Sürmene ile padişah iradesi ile kaza yapılmış olup, Kaymakamı Ali Ağa Katibi Ahmet Efendi�dir. 1872 Yılı Salnamesinde o devirlerde kullanılan takvimde 31 Mayıs�ta Perşembe Panayırı kaydına rastlanmıştır. Aynı eserde �Aybastı Nahiyesinde tul ve arzları birer buçuk saat mesafeli beş altı adet orman olup bu ormanlarda yalnız gürgen ağaçları vardır. Hasıl olan kereste yalnız derun- i nahiye ebniyasına sarf olunarak yolları gayet sa�bel- mürur olduğundan ahir mahalle nakil edilememektedir.�ifadeleri yer almaktadır. Aybastı nahiyesinin kaza ve vilayete olan uzaklıkları yaya olarak belirlenmiştir. Buna göre Aybastı�nın Ordu Kazasına uzaklığı 18 saattir. Trabzon�a uzaklığı ise 63 saat olarak tespit edilmiştir. İlçede o yıllarla ilgili nahiyede tüfenk, tabanca, çakmak imal edilir. Nahiye dahilinde sarf edilir. Ayrıca Kuzköy�de Şeyh Halil, Şıhlı�da Şeyh Kutlu Doğmuş, Akfatma�da Şeyh Hasan adlı veliler metfundur. denilmektedir. 1874 Yılında kaza yapıldığını gördüğümüz Aybastı�nın merkezinin belli bir yerde değil yöre ileri gelenlerinin merkezi idareye baskı ve etkileri sonucu Sefalık Köyü (Konak yanı) ile Esenli Köyü (Cami yanı) arasında yer değiştirdiği görülmüştür. Merkez bir ara 1854 yılında gelerek Sefalık�a yerleşen Hazinedar Oğulları�nın bulunduğu Sefalık�a geçmiş (burada halen mevcut olan tarihi hamamlar, fırınlar bu devirde yapılmıştır) Daha sonraki yıllarda (1900) ilçe ya da nahiye merkezi Esenli ağalarının etkinlikleri sonucu eski yerine geçmiş. İlçe merkezinin bugünkü yere kurulmasında Remzi Efendi ve Rüştü Efendi adlı kişiler önderlik etmişlerdir. Bugünkü Merkez Camii o yıllarda yapılmıştır. İlçemiz 1945 yılında ilçe olan Gölköy�e bağlı bir nahiye olarak bağlanmış, şehrin hızla gelişmesi sonucu 1957 yılında ilçe olma hazırlıkları başlatılmış, 1959 �da da ilçe olmuştur. Bu yıllarda Belediye Teşkilatı geliştirilmiş sonra İbrahim Gökalioğlu ilk Belediye Başkanı seçilmiştir. Daha sonraki yıllarda kurulan Esenli Köyü Kalkınma Kooperatifi sayesinde ilçemizden Almanya�ya çok sayıda işçi gönderilerek ilçemizin yaşam düzeyi geliştirilmiştir.ÇAMAŞ
146 Km2 yüzölçümüne sahip bir ilçedir. İlçeye 1 belde 6 köy ve 13 mahalle bağldır. Çamaş yöresi Ordu ilinin en eski yerleşim bölgelerindendir. Yöre tarihinin M.Ö.3. yy. kadar indiği bilinmektedir. Bu ad bölgede tımar beyliği yapan Mehmen ÇAMAŞ adından gelmektedir. 1944 yılında bucak olarak köyleri ile birlikte Fatsa' ya bağlanmıştır. 1990 da ilçe olmuştur. Kıyıdan 20 Km. içeride olan ilçede kış mevsimi ılık ve yağışlıdır. Yaz ayları ise genellikle sıcak geçer. İlçe ekonomisi büyük ölçüde fındığa dayalıdır. Hayvancılık da gelişmektedir. İlçe doğa bakımından güzellikleri barındırsa da tarihsel yapıtlar ve kalıntılar henüz gün yüzüne çıkarılamamıştır. | |
| | | DeadNeverCry Administrator
Mesaj Sayısı : 892 Yaş : 36 Nerden : BuRsA Memleketim : Trabzon--Akçaabat--Satari.. İlgi Alanlarım : Fotomobil..trabzon ve spor.. :) Kayıt tarihi : 28/03/07
| Konu: Geri: Ordu İL'inin Tanıtımı Ve ResimLeri.. C.tesi Nis. 07, 2007 2:12 pm | |
| ÇATALPINAR
146 Km2 yüzölçümüne sahip bir ilçedir. İlçeye 2 belde 11 köy ve 16 mahalle bağlıdır. İlk adı Çatak olan yerleşim birimi 1973' de Çatalpınar adıyla belediyeye dönüştürülmüştür. Çatalpınar Karadeniz' i Aybastı üzerinden içanadouya bağlayan Devlet Karayolu üzerinde, Bolaman çayı kıyısında şirin bir ilçedir. İl merkezine uzaklığı 75 km. olan ilçenin denizden yüksekliği 120 metredir. İlçede karadeniz iklim özellikleri görülür. İlçede fındık başta olmak üzre, mısır, buğday, patates ve sebze yetiştirilir. İlçede dikkate değer tek kalıntı Akkaya Köyündeki kaledir. ÇAYBAŞI
130 Km2 yüzölçümüne sahip bir ilçedir. İlçeye 2 bedel, 7 köy ve 21 mahalle bağlıdır. Osmanlı dneminde Samsuna bağlı bir yerleşim birimi olan çaybaşı, Cumhuriyetle birlikte Ordu' ya bağlanmış ve Ünyenin bir köyü olmuştur. İlçenin denizden yüksekliği 560 metredir. Uzaklığı ise 19 km. dir. Yüzey şekiller Karadeniz Bölgesinin tipik özelliklerini taşımaktadır. İlçenin geçim kaynağı tarımdır. Mısır ve fasulye üretimi yapılmaktadır. Seracılık, arıcılık ve hayvancılıkğı da gelişmektedir. FATSA
Doğal yer altı kaynakları açısından şanslı olan ilçede, Ilıca kasabasında şifalı su bulunmaktadır. Bu suyun romatizma, bel ağrısı, böbrek rahatsızlığı gibi hastalıklara iyi geldiği bilinmektedir. Elmaköy'de birçok hastalığa şifa olduğu bilinen Acısu bulunmaktadır. Kız kulesi, çınar ve ulu ağaçlar, Göreği manastırı, Cıngırt kaya ve Gaga gölü ilçede görülmeye değer yerlerdir.
Gaga Gölü:
Fatsa İlçesi’nin 10 km, güney doğusunda ve Örencik köyünün sınırları içinde bulunan Gaga Gölü 15000 m2 lik bir yer kaplar. Etrafı ağaçlarla kaplı olan bu gölün ortasında çok küçük bir adacık vardır. Burada bir kilisenin varlığı ileri sürülmekte ise de; bu husus söylentiden ileri gitmemiştir. Motorlu araçlarla gölün kenarına gidilebilir.
Kız Kulesi:
Kız Kulesi İlçe’nin güneydoğusunda, Kont Pelenon tarafından yaptırılmıştır. Zamanında bir gözetleme yeri olarak kullanılmıştır. Bu gün için bu önemini yitirmiştir.
Manastır:
Dumlupınar Mahallesi’nde, şimdiki cezaevinin bulunduğu yerdedir. Kont Polenon’un burada muhteşem bir şato yaptırdığı ve bugün için şatonun tümüyle yok olduğu, kalıntılarına halk tarafından manastır adı verildiği sanılmaktadır.
Göreği Manastırı:
İlçenin batısına 5 km. uzaklıkta ve Evkaf köyünün sınırları içinde Pond Devleti zamanından kalma kale, şato, kilise, manastır ve yapı kalıntılarına rastlanmaktadır. Büyük bir şehrin varlığını gösteren bu kalıntılar içinde bulunan bir gümüş para üzerindeki yazıdan, zamanında Hacı Şevda isminde bir Derebeyi’nin burada hüküm sürdüğü ve adına para bastırdığı anlaşılmaktadır.
Cıngırt Kaya:
Fatsa’nın batısında ve 5 km. uzağındaki Görevi deresindeki tepenin üzerinde, zamanında bir kalenin kurulduğu, bugünkü kalıntılardan anlaşılmaktadır. Kalenin üzerinden Elekçi deresine 45 derecelik bir eğimle inen ve büyük bir kayanın içinde tünel genişliğinde açılmış, 120 basamaklı bir oyuntu vardır. Dibi, asırlarca atılan taşlarla dolan bu oyuntunun, tepedeki kaleden Elekçi deresine inen gizli bir merdiven olduğu sanılmaktadır.
Sarmaşık Kaplıcaları:
İlçeye 10 km. uzaklıkta, motorlu taşıt aracıyla gitme olanağı olan ve sağlık yönünden çok yararlı olduğu bugüne dek yapılagelmekte olan uygulamalarla saptanan Sarmaşık Kaplıcaları Özel İdare tarafından işletilmekle birlikte modern bir tesisin kurulmaması, barınma ve konaklama olanaklarının güçlüğü karşısında gerçek değerini bulmaktan uzak kalmıştır.
Yapılan çözümlemelerle; berrak, renksiz, kokusuz ve hafif milki lezzetinde olduğu anlaşılan 47 santigrat derece sıcaklıkta suyun 1 lt.sinin bileşiminde 0.731 gr. Hamızı kibrit, 0.1755 gr. Klorür dö sodyum, 0.253 gr. Kalsiyum humuzu, 0.005 gr. Silis, 1.433 gr. Yeluse özünün bulunduğu saptanmıştır. Dakikada 200 lt.akar. | |
| | | DeadNeverCry Administrator
Mesaj Sayısı : 892 Yaş : 36 Nerden : BuRsA Memleketim : Trabzon--Akçaabat--Satari.. İlgi Alanlarım : Fotomobil..trabzon ve spor.. :) Kayıt tarihi : 28/03/07
| Konu: Geri: Ordu İL'inin Tanıtımı Ve ResimLeri.. C.tesi Nis. 07, 2007 2:13 pm | |
| GÖLKÖY
İlk önceleri (Şıhman) köyünde kurulan Gölköy, 17. Yüzyıl ortalarında bugünkü yerini almıştır. İlçeyi şimdiki yerine ilk defa kuran Şıhmanoğlu soyundan Hacı Ali Ağa�dır. Torunu küçük Hacı Ali Ağa ise şimdiki Konak adı ile anılan ve surlarla çevrili şatoyu yaptırmıştır. Bu şato, kasabaya hâkim bir tepenin üzerindedir. Zamanla birçok onarımlar görmesine rağmen, kalıntıları eski kişiliğini korumaktadır. Kalıntılar içinde en dikkate değe olanı hamamıdır. 52 basamaklı merdivenle inilen kuyusundan bugün bile yararlanılmaktadır. Eski adı Hasmana�dır. Bir kısım tarihçiler Hapsamananın Sümerce bir isim olduğunu ileri sürmektedirler.
Gölköy önceleri Ordu Merkez İlçesine bağlı bir bucak iken 25.6.1936 tarihinde Ordu İli�nin bir ilçesi haline getirilmiştir.
Çermik:
İlçe�nin beşyüz metre kadar güneyinde Çermik adıyla anılan bir göl vardır. Bu gölün suları, maden suyu özelliğini taşıdığı için, özellikle böbrek hastalarına tavsiye ederler.
Ulugöl:
İlçeye 15 km. uzaklıktaki bu göl, yaklaşık 250 metre çapında olup, çevresi ormanlarla kaplıdır. Bu gölde bol miktarda yaban ördeği avı yapılır. GÜLYALI
Nüfusu
9.126 Yüzölçümü (km2)
112 Belediye Sayısı
1 Köy Sayısı
6 GÜRGENTEPE
221 Km2 yüzölçümüne sahip bir ilçedir. İlçeye 4 belde, 11 köy ve 13 mahalle bağlıdır. Yükseklikleri 1300 metreye yaklaşan tepeler arasında bulunan ilçe topraklarının büyük bir bölümü dik yamaçlardan meydana gelmiştir. 1987 yılında ilçe olan Gürgentepe' nin geçim kaynaklarının başında fındık üretimi gelmektedir. Gürgentepe tarihsel açıdan zengin kalıntılara sahiptir. Tikenlice Köyü mağara mahallesinde 11 adet kaya mezarı vardır. Bölgede Hıdırellez Şenlikleri uzun yıllardan beri bu ilçede yapılmaktadır. İKİZCE
118 Km2 yüzölçümüne sahip bir ilçedir. İlçeye 5 belde, 11 köy ve 21 mahalle bağlıdır. İlçenin tarihi 12. yüzyıla hüküm süren Taceddinoğulları Beyliği döneminde kadar inmektedir. 1962 yılına kadar Laleli ismiyle bilinen yöre, bu yılda ikizce adını almıştır. 1990 yılında ilçe olan ikizcenin Orduya uzaklığı 113 km dir. Denizden yüksekliği 130 metre olan ikizce' de Karadeniz iklim özellikleri görülür. İlçe halkının en önemli gelir kaynağı tarımdır. Yöre kestane balı ile ünlüdür. İkizcenin ortasında akan Akçay ırmağı kıyısında maden suyu kaynağı bulunmaktadır. Bu suyun sindirimi kolaylaştırdığı, romatizma, mide ve kadın hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir. İlçenin 6 km. uzağında bulunan Karlıtepe Köyü kale mahallesindeki tarihsel kale turizm açısından önem taşımaktadır. | |
| | | DeadNeverCry Administrator
Mesaj Sayısı : 892 Yaş : 36 Nerden : BuRsA Memleketim : Trabzon--Akçaabat--Satari.. İlgi Alanlarım : Fotomobil..trabzon ve spor.. :) Kayıt tarihi : 28/03/07
| Konu: Geri: Ordu İL'inin Tanıtımı Ve ResimLeri.. C.tesi Nis. 07, 2007 2:14 pm | |
| KABADÜZ
Nüfusu
8.909 Yüzölçümü (km2)
340 Belediye Sayısı
2 Köy Sayısı
12
285 Km2 yüzölçümüne sahip bir ilçedir. İlçeye 2 belde, 12 köy ve 5 mahalle bağlıdır. Kabadüz, 1870' de nahiye olmuştur. 1987 yılında Belediye kurulmuştur. 1990 yılında ilçe olmuştur. İlçe ordunun 21 km güneyinde 600 rakımlı bir sırt üzerine kuruludur. İlçeye bağlı yüksek yaylalar ve bu yaylalardaki meralar, otlaklar hayvancılığın gelişmesine katkıda bulunmaktadır. İlçede seracılık, ceviz çay ve kivi yetiştiriciliği de gelişmektedir. Çambaşı yaylasının Turizm Merkezi ilan edilmesiyle yörede yayla turizmi hızla gelişmektedir. KABATAŞ
İlçe merkezi Ordu'ya 93 km. uzaklıktadır. İlçede görülmesi gereken yerler arasında Şidabdal Türbesi, Gülbahçe Evliyası Karaibrahim Evliyası ve Ertepesi sayılabilir. KORGAN
İlçe, (1085 � 1178) tarihleri arasında Anadolu�da bir beylik kurmuş olan Danişmend Gazi tarafından, Trabzon Rum İmparatorluğu�ndan alınmıştır. Danişmendlilerin Sivas koluna bağlı olarak idare edilen Korgan, Anadolu Selçuklu Hükümdarı II. Kılıç Arslan�ın Sivas Beyliği�ne son vermesi üzerine (1178) Selçuklu Sultanlığı�nın eline geçmiştir. Anadolu Selçuklu Sultanlığı�nın parçalanmasından sonra beylikler devrinde (1327 � 1380) kurulan Eratna Beyliği�ne bağlanmıştır. Eratna Beyliği Kadı Burhanettin tarafından yıkılınca 8 yıl da Kadı Burhanettin Hükûmeti elinde kalmıştır. Bu beyliğin 1398 yılında Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayazit tarafından alınması ile Korgan, bu tarihten sonra Osmanlı ilçesine geçmiştir.
Önceleri Keş Deresi ismi ile anılan kasaba, 100 yıl kadar önce korunmak anlamı taşıyan Korgan adını almıştır. Korgan isminin Molla Veli adında bir Anadolu ağasının bu mıntıkada yerleştikten sonra, bölge insanlarının koruyucusu durumuna geçmesine izafeten verilmiştir.
Korgan 1946 yılında Fatsa İlçesi�ne bağlı bir bucak, 1960 yılında ise Ordu İli�ne bağlı bir ilçe haline getirilmiştir. KUMRU
335 Km2 yüzölçümüne sahip bir ilçedir. İlçeye 2 belde, 31 köy ve 5 mahalle bağlıdır. 1961 yılında ilçe olmuştur. Denizden 35 km. içeride, Canik dağlarının vadileri arasındadır. Denizden 340 metre yükseklikte olup, yörede her zaman yağış görülür. Arazinin büyük bir kısmı orman ve fundalıktır. İlçenin ekonomisi tarım, hayvancılık ve ormancılığa dayanmaktadır. Tarıma elverişli arazilerin tamamı fındık, mısır ve patetes dikimine ayrılmıştır. İlçe turizm bakımından gelişmektedir. Dikkate değer etkinlikler Düzoba Yayla Şenlikleridir. İlçe doğal yapısı bakımında yayla turizmine çok elverişlidir.
Dikkate değer etkinlik Düzoba Yayla Şenlikleridir. İlçe doğal yapısı bakımından yayla turizmine çok elverişlidir | |
| | | DeadNeverCry Administrator
Mesaj Sayısı : 892 Yaş : 36 Nerden : BuRsA Memleketim : Trabzon--Akçaabat--Satari.. İlgi Alanlarım : Fotomobil..trabzon ve spor.. :) Kayıt tarihi : 28/03/07
| Konu: Geri: Ordu İL'inin Tanıtımı Ve ResimLeri.. C.tesi Nis. 07, 2007 2:18 pm | |
| MESUDİYE
Mesudiye İlçesi Genel Bilgi Bugünki İlçe sınırları içinde yer alan Musalı Köyü�nün batısında Meletios adlı eski bir yerleşme vardır. Ayrıca, Kale Köyü yakınlarında Danişmendliler Dönemi�nden kalma mezar taşları ve yine kent yakınlarında bir Bizans şato kalıntısı bulunmaktadır.
Bu süre Rum Pontos İmparatorluğu�nun yönetimi altında kalan Mesudiye, daha sonra Hacı Emiroğulları�nın üstünlüğünü tanıdı. Bazı belgelere göre, Hacı Emir Bey�in malikanesi Mesudiyesi İlçesi�nin Eskidir Köyü içinde bulunmaktaydı.
1461�de Osmanlılar�a geçen kent, bu dönemde Karahisar-ı Şarki Kazası(na bağlı Milas adı altında bir nahiye merkeziydi. XIX. yy�da Karahisar-ı Şarki Sivas Vilayeti�ne bağlı bir sancak merkezi olunca, Milas adıyla da anılan kent, 1891�de II. Abdülhamid�e atfen Hamidiye adını aldı.
II. Meşrutiyet�in ilanından sonra Mesudiye adyını alan kaza, 20 Mayıs 1933�te Şarkikarahisar�ın Sivas İli�ne katılmasıyla, Şarkikarahisar�dan ayrılarak Ordu�ya bağlandı.
Ordu�nun en geniş İlçesi olan Mesudiye, ilin güneydoğusunda yer alır. Kuzeyden Ulubey ilçesi, doğudan Kabadüz İlçesi ve Giresun İli, güneyden Sivas İli, batıdan Gölköy, Gürgentepe İlçesi ve Tokat İli�yle çevrilidir.
Mesudiye, 1933�te Şebinkarahisar�ın Sivas�a bağlanmasıyla, ondan ayrılarak, Ordu�ya bağlı bir İlçe yapılmıştır.
İlçe ekonomisi tarıma ve hayvancılığa dayalıdır. Bu ferman Mesudiye Alan Köyü ve Çaltepe Köyü'ne aittir. Şu an Alan Köyü Muhtarlığı'nda muhafaza edilmektedir.
Mesudiye'de yaylacılık geleneği sürmektedir. Adından en çok söz ettiren yaylalar Keyfalan ve Taştekne'dir. Yayla ve kültür şenlikleri ile Vosvos şenliklerinin bir bölümü bu yörelerde gerçekleştirilmektedir. Meydandüzü şenlikleri de yayla turizmine bir örnektir. Mesudiye, eski yerleşme sahaları, höyükleri, tümülüsleri ile Ordu'nun hemen her dönemine ait en çok taşınmaz kültür varlıklarına sahip bir ilçedir.
Keyf Alanı Yaylası:
Bu yayla Mesudiye İlçesi�nin güneyinde, deniz düzeyinden 1200 metre yüksekte, İlçeye 9 km. mesafededir. Etrafı tamamen çam ormanları ile sarılmıştır. Bol soğuk suları ve temiz havası vardır. Bu yaylayı doktorlar veremli hastalara dinlenme yeri olarak tavsiye ederler.
MESUDİYE TARİHİNE BAKIŞ
İçinde bulunduğumuz 21. Yüzyıl �Bilgi Çağı� olacaktır. Bu asırda kültür alışverişlerinin ve sosyal değişmelerin hızlandığı apaçık ortadadır.
Tarihî mirasından habersiz olan insanların, başka toplumların kültüründen etkilenmesi daha çabuk ve kolay olmaktadır. Daha sonra bu insanlarda iç çatışma ve kimlik bunalımı başlayacaktır. Neticede bu insanlar ne camiye ne de kiliseye yaranamayacaklar ve hatta her ikisine de faydaları olmayacaktır.
Dolayısı ile okuma-yazmada Avrupa kriterlerini yakalamış olan Mesudiye insanının kendi tarihlerini ve kültürlerini öğrenmedeki hassasiyetlerini tesbit ettik. İşte bu hassasiyet aşağıdaki satırların yazılmasını sağladı.
20. Yüzyılda yapılan arkeolojik araştırmalar Anadolu�nun çok eski bir yerleşim bölgesi olduğunu ortaya koymaktadır.Mesudiye M.Ö.II. binin başlarında Anadolu�da hükümran olan Hitit ve Urartu Krallıkları�nınn sınırı içinde gözükmektedir.
Daha sonra M.Ö. 670 yıllarında bölgemize Miletos�lular hakim olmuşlardır. Miletoslular daha sonraki yıllarda Pontuslular�la içiçe yaşayarak onlarla bütünleştiler. Pontus Kralı�nın M.Ö.63-88 yıllarında Romalılar�a yenilmesiyle bu bölge Roma İmparatorluğu�nun bir eyaleti haline gelmiştir.
Anadolu Selçukluları�na bağlı olarak 1095-1175 yılları arasında Danişmentliler Mesudiye yöresine hakim olmuşlardır. Dolayısı ile bu bölgeye ilk olarak bu dönemde Türkler yerleşmeye başlamışlardır.
Moğollar�la Selçuklular�ın Kösedağ�da savaşından sonra bu yöre İlhanlılar�ın eline geçmiştir. 1344 yılında İlhanlılar�ın hakimiyetinin sona ermesiyle Oğuz boyları Anadolu�nun çeşitli yerlerinde bağımsız yönetimler kurmaya başlamışlardır.
Şimdiye kadar Ordu ve Mesudiye ile alâkalı yıllıklarda, bir çok ansiklopedi ve yayınların tümünde, Ordu ve Mesudiye yöresinin Fatih Sultan Mehmed tarafından 1461 yılında Trabzon ile birlikte fethedildiği yazılıdır.
Dolayısı ile araştırıcı olmayıp sadece yaşadıkları bölge hakkında bilgi edinmek isteyen hemşehrilerimiz maalesef tercüme yoluyla yazılan tarih kitaplarını okuyarak yanlış bilgi sahibi olmuşlardır.
Şimdi altını çizerek söylüyorum Mesudiye ve yöresi Osmanlılar tarafından değil 1380�li yıllarda Oğuz Çepni beylerinden Hacıemiroğulları tarafından fethedilmişdir.
Daha sonra 1402 yılında Osmanlılar bu bölgeyi ilhak etmişlerdir. Ve ilk toprak yazımını (tahrir) yapmışlar, fakat bu tahrire henüz ulaşamadık.
Hacıemiroğulları�nın fethiyle birlikte bu bölgeye Oğuzlar�ın Çepni, Döğer, Eymür, Karkın, Ala-yuntlu, Bayındır ve İğdir boyları yerleşmiştir.
Bu boylar çoğu yere kendi isimlerini veya fetihte yararlılık gösteren askerlerin ya da komutanların ismini vermişlerdir. Mesela İğdir Dağı ismini İğdir boyundan, Musalı Köyü ismini bu köyü fetheden komutandan almıştır.
Mesudiye�ye ait elimizdeki en eski belge 1455 tarihli Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü�ndeki Tapu Tahrir Defteri�dir.
Hacıemiroğulları�nın bu bölgeyi fethiyle yönetim Türkler�in eline geçmiştir. Türkler�in engin hoşgörüsü sayesinde bu bölgedeki Rumlar çok rahat bir hayat sürmüşlerdir. Dini hayatlarına karışılmayan bu insanlar demokratik haklarını kullanarak din değişikliğine kesinlikle gitmemişlerdir.
18. yüzyıl sonlarından itibaren Mesudiye bölgesine Rum ve Ermeniler göç etmeye başladılar. Bir Rum Pontus Devleti hayal eden bu gafillerin nüfusu asla % 10 bulamamıştır. Osmanlı Devleti�nin zayıflamasını fırsat bilerek isyana kalkışan bu hainleri Türk Milleti rahatlıkla bastırmıştır. Ve Lozan Antlaşması ile söz konusu Rumlar Yunanistan ile mübadele edilmiştir.
Şu gerçek herkes tarafından iyi bilinmelidir ki Mesudiye ve Ordu yöresi Türkler tarafından fethedildikten sonra Hristiyanlar�ın sayısı çok azdı. Ve hiç bir zaman % 10 nisbetini aşamadığı gibi bir kaç istisna hariç varlıklarını son yüzyıla kadar sürdürdüklerini bütün tarihçiler ittifakla kabul etmektedirler. Rumlar�ın Osmanlı Devleti�nin zayıflamasıyla ve dış güçlerin desteğiyle nüfuslarını artırma ve devlet kurma hayallerinin hiç bir gerçeğe dayanmadığı için sonuç vermediği ve neticede ülkemizi gerçek sahiplerine terketmek zorunda kaldıkları açıkça ortadadır.
Elimizdeki tahrir defterlerine göre Milas Nahiyesi 1455-1613 yılları arasında 105 köye ve 20 mezreaya sahiptir. Bu yıllarda İskefsir�(Reşadiye) in tamamı ve Koyluhisar� (Koyulhisar) ın bir kısmı Milas�a bağlıdır.
1912 yılında Mesudiye�de 15905 erkek ve 14169 kadın olmak üzre 30074 kişi yaşamaktadır.
1927-28 Türkiye Cumhuriyeti Salnamesi�ne göre Mesudiye�nin sosyo-ekonomik yapısı şöyledir: Mesudiye kazâsı Gebeme nahiyesi ile 75 adet köye sahiptir.125000 dönüm arpa 1750 dönüm mısır 200 dönüm patetes ziraati yapılmaktadır.
3680000 kilo arpa 20000 kilo mısır 2000 kilo patetes üretilmektedir.
317 beygir, 394 kısrak, 536 merkeb, 22 katır, 5560 inek, 6259 öküz, 1476 manda, 18030 koyun, 102454 keçi bulunmaktadır.
10281 erkek 12648 kadın olmak üzere toplam 22929 insan yaşamaktadır. Burada dikkatinizi çekmek istiyorum Cumhuriyet�le beraaber erkek nüfusunda büyük bir düşüş açıkça gözükmektedir. Bu durum büyüklerimizin Kurtuluş Savaşı�nda ülkemiz için cepheye gittiğini ve kahramanca şehid olduklarını açıkça ortaya koymaktadır.
1935 yılında yapılan genel nüfus sayımında Mesudiye�de 12482 erkek, 14207 kadın olmak üzere toplam 26689 kişinin yaşadığı tespit edilmiştir.
1940 yılı sayımına göre Mesudiye merkezde 1696 olmak üzere toplam 29657 kişi yaşamaktadır.
1945 yılı sayımına göre merkezde 1662 kişi olmak üzere 31856 kişi yaşamaktadır.
1950 yılı sayımına göre merkezde 1942 kişi olmak üzre toplam 33714 kişi yaşamaktadır.
1955 yılı sayımına göre merkezde 2234 kişi olmak üzre toplam 35392 kişi yaşamaktadır.
Mesudiye yöresi Osmanlılar döneminde nahiye olarak Milas ismiyle anılmaktadır. Bölgenin ağır şartları ve büyüklüğü nedeniyle idari yapı olarak çok değişiklik arzetmektedir. Karahisar-ı Şarkî�ye (Şebinkarahisar) bağlı olarak çok uzun yıllar nahiye olan Milas Karahisar-ı Şarkî�nin Sancak olmasıyla 1840 yılından sonra kaza olmuştur. Yavadı (Yeşilce Beldesi), Gebeme (Topçam Beldesi) , Hatunviran (Bayırköy), Yastura (Yeşilçit), Lağus (Güzle), Çavdar, Yavşan ve Parçı (Üçyol Beldesi) nahiye merkezliği yapan köylerimizdir.
Kaza merkezi Parçı köyünden alınarak 1863 yılından sonra şenlendilerek Pazaryeri olarak kullanılan bugünkü Mesudiye�ye 1876 de nakledildi. Ecdadımızın padişaha yazdıkları arzuhal ile (3 Za 1293) 20 Kasım 1876 tarihinde Milas ismi Hamidiye olarak değiştirildi.
1908 yılında Hamidiye ismi Mesudiye olarak değiştirilmiştir.
1899 yılında belediye teşkilatı kurularak Aliçavuşoğlu Mustafa Bey ilk belediye başkanı olmuştur.
20.05.1933 gün ve 2197 sayılı kanunla Mesudiye İlçesi Şebinkarahisar�dan alınarak Ordu İli�ne bağlandı.
Daha engin bilgi ve belgelerde buluşmak dileğiyle.
Geniş bilgi için: www.mesvak.org.tr
Not: Yaşar CELEP Mesvak Kurucu Başkanı Başbakanlık Devlet Arşivleri Uzmanı | |
| | | DeadNeverCry Administrator
Mesaj Sayısı : 892 Yaş : 36 Nerden : BuRsA Memleketim : Trabzon--Akçaabat--Satari.. İlgi Alanlarım : Fotomobil..trabzon ve spor.. :) Kayıt tarihi : 28/03/07
| Konu: Geri: Ordu İL'inin Tanıtımı Ve ResimLeri.. C.tesi Nis. 07, 2007 2:19 pm | |
| PERŞEMBE
Ordu'ya 13 km. uzaklıktadır. Perşembe İlçesi bir kıyı şeridine kurulduğu için, doğal plajlara sahiptir. İlçenin tarihi ve arkeolojik değerlerinden biri de Yason Kilisesidir.
Vona adı ile anılan Perşembe İlçesinin M.Ö. VIII.yüzyılda Yunan kolonistleri tarafından kurulduğu tarihi kayıtlardan anlaşılmaktadır.
Ordu�nun 13 km.batısında kurulmuş olan bu kasabanın tarihi, Fatsa ve Yasun�un tarihleriyle birlikte yaşanılmıştır.
Vona, Ünye ve Fatsa ilçelerimiz gibi türlü kavim ve milletlerin hegemonyasından uzun zaman kurtulamadığı için, tarihte önemli bir yer alamamıştır. Anadolu Selçuklularının yıkılmasından sonra, Vona (Perşembe) toprakları da Hacı Emir Beyliği�nin idaresi altına girmiştir. Fatih�in Trabzon Rum İmparatorluğu�nu ortadan kaldırmasiyle bu bölge de 1461 yılında Osmanlıların eline geçmiştir.
Kâtip Çelebi Cihannümasında, Canik livası kazaları arasında Vona�yı da zikretmektedir.
Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, Vona�nın Fatih devrinde Osmanlılara geçtiğini, Canik Sancağında Subaşılık olduğunu, halkının çoğunun Tuna Türkleri olduğunu nakletmektedir.
Vona, önceleri köy iken, sonraları bucak ve 1945 yılında da Perşembe adı ile ilçe haline getirilmiştir.
Hoynat Kalesi:
Perşembe ilçesinin 20 km, kuzeybatısında ve turistik yolun sağındaki adacığın üzerinde, ortaçağdan kalma bir kale vardır. Yıkık olmasına rağmen, zamanında burada oturulduğu, kale duvarları, burç izleri ve yapı kalıntılarından anlaşılmaktadır.
Kurtuluş Kalesi:
Perşembe İlçesi�ne 20 km. uzaklıktaki Kurtuluş köyünde, Romalılar tarafından yapımına başlanarak, Bizanslılar tarafından tamamlanan ve Fatih zamanında onarım gören Kurtuluş Kalesinin, bugün temel taşlarından başka bir şeyi kalmamıştır.
Jasonum � Yason:
Perşembe İlçesi�nin 22 km, batısında Yason Burnu�nda, zamanında büyük bir kasabanın kurulduğu, bugünkü kalıntılardan anlaşılmaktadır. Yason Feneri�nin bulunduğu burunda çok eskiden kalma bir kilise yıkıntısı vardır. Yason kasabasının en büyük dini ayin yerlerinden olan bu kilisenin; akın, yağma ve yakıp yıkmalar sonunda yok olduğu, yıkıntıları üzerine Rumlar tarafından yeniden bir kilisenin yapıldığı anlaşılmaktadır. Kapısındaki (1866) tarihinin yapılış değil; onarım tarihi olsa gerekir bu kilisenin. ULUBEY
Ulubey İlçesi�nin tarihi, Ordu İli ile Gölköy İlçesi�nin tarihleriyle müşterek yaşanılmış olduğundan, bu ilçenin tarihini tek başına ifade etmek mümkün değildir. Çünkü Ulubey tarihi Ordu ve Gölköy tarihi ile aynı tarihi akış içinde seyretmiştir.
Ulubey ilkönce, şimdiki Ulubey�in güneyinde bulunan Bahaettin köyünde kurulmuştur. Kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Belde sâkinlerinin, Gölköy�ün Şimşirlik köyünde çıkan Taun (Veba) hastalığı dolayısiyle Gölköy�den Ulubey�e göç ederek geldikleri söylenir.
1884 tarihinde, yani Ordu � Sivas yolu açılana kadar Bahaettin köyü yerleşme merkezi iken, köy yeni açılan yolun kıyısına nakledilmiştir. Bahaettin�e ilk defa gelenler Türk Beylerinden Uluğ Bey isminde bir oymak beyinin yönetiminde geldiklerinden, yeni kurulan beldeye bu beyin ismine izafeten Ulubey adı verildiği söylenir.
Ulubey İlçesi, çevresiyle birlikte Perslerin, Büyük İskender�in Selevkilerin, Romalıların, Bizanslıların, Pont ve Rum Krallıklarının egemenlikleri altında yaşamıştır. Beylikler devrini müteakip Osmanlı İmparatorluğu�nun idaresi altına girmiştir.
Cumhuriyetin ilanınâ kadar küçk bir bucak durumunda olan Ulubey, zamanla gelişmiş, Ordu Merkezi�ne bağlı bucak iken 1.4.1958 tarihinde ilçe haline getirilmiştir.
| |
| | | DeadNeverCry Administrator
Mesaj Sayısı : 892 Yaş : 36 Nerden : BuRsA Memleketim : Trabzon--Akçaabat--Satari.. İlgi Alanlarım : Fotomobil..trabzon ve spor.. :) Kayıt tarihi : 28/03/07
| Konu: Geri: Ordu İL'inin Tanıtımı Ve ResimLeri.. C.tesi Nis. 07, 2007 2:20 pm | |
| ÜNYE
Ünye Kalesi, Kaya Mezarı, Tozkoparan Kaya Mezarı, Hamamlar, Yunus Emre ziyaretgahı ve tescili bulunan sivil mimarlık örnekleri , Ünye-Niksar İpek Yolu, Çamlık, Çakırtepe, Çınarsuyu Tesisleri, Asar Kaya Milli Parkı, doğal plajlar ve Acısu mevkii görülmeye değer yerlerdir. Ayrıca, İlçenin kıyı kesiminde turistik tesis, kamp yeri ve pansiyon işletmeciliği de son derece gelişmiştir
Kale:
İlçenin 5 km. batısında tarihin çok eski devirlerinde bir yanardağ olduğu zamanla sönerek bugünkü karakteristik özelliğini aldığı söylenen 300-400 m. Yükseltide bir kale vardır. Orta çağda volkanın krateri üzerinde bir takım savaş tesisleri kurulmuştur. Kalenin plâtosunda savaş zamanlarında kullanıldığı anlşılan büyük bir havuz vardır. Kaleden dereye inen, dibi taş ve toprakla dolan büyük bir oyuk ile, birkaç yüz metre uzunluğunda bir merdiven vardır. Savaş anlarında, yöresiyle ilişkisi kesilen kalenin, su gereksinmesini bu kanaldan sağladığı sanılmaktadır.
Yarıya kadar gömülü kapısının iki yanı tarihi ve renkli resimlerle süslüdür. 5 m. Yükseklikte ve yıkık durumdaki kapısının ikinci Mihirdan zamanında yapıldığı üzerinde durulmaktadır.
Ancak kale üzerinde ve eteklerinde yapılacak objektif sondajların, karanlık kalmış birçok tarihi gerçekleri gün ışığına çıkaracaktır kanısındayız.
Süleyman Paşa Sarayı:
Belediye Parkı�nın güneyinde, Süleyman Paşa tarafından (U) şeklinde mimari bir tarzda yaptırılan bu sarayın varlığı, bugünkü yıkıntılarından anlaşılmaktadır. Saray hakkında bilinenler, yazılı bir belge bulunmadığından söylenti olmaktan ileri gidememektedir.
İn-Önü Mağaraları:
Fatsa�dan Ünye sınırına girerken, turistik yola (600-800) m. Uzaklıkta yalçın ve dik kayaların eteğinde bir doğal mağara çeker dikkati.�İn-Önü mağarası� derler buraya ve bugün koyun ağılı olarak kullanılmaktadır burası.
Çamlık Plajı ve Mesire Yeri:
İlçenin 1 kilometre batısında ve turistik yolun sağında, yeşil çamların kapladığı önü mavi, tavanı yeşil bir alan vardır. Çamlık... En güzel yerinde, kapalı bir gazinosu vardır, buranın. Yaz aylarında, kızgın güneşin bunaltıcı sıcağından kaçmak isteyenler için en ideal yerdir burası... denilebilir ki, Karadeniz�in incisi Ünye�nin yanında bir zümrüt gerdanlıktır Çamlık...
Uzunkum Plajı:
İlçeye 3 km. uzaklıkta Uzunkum Plajı, özellikle yüzme bilen, bilmeyen herkesin yüzebileceği sığ denizi ve güzel kumuyla; yaz aylarında yerli ve yabancı turistlerin uğrağı durumundadır. Belirli kimseler tarafından, özel bir şekilde yönetilen bir de kır gazinosu vardır, buranın. Ayrıca Turizm Derneği�nce yaptırılan 10 adet kabin ile bir büfenin de önümüzdeki yıl içinde tamamlanacağı sanılmaktadır.
Gölevi:
Ünye�nin 8 km, batısında geniş alandaki plajı, moteli ve restouranı çok ziyaret edilen bir yerdir. Mevsimin taze balıkları burada yenir.
Cüri:
Turistik üntur tesislerinin bulunduğu yerdir. Pansiyonu, moteli ve plajı ile hizmettedir. Her mevsimde civarın en lezzetli kuzu pirzolası ve balıklarını bulmak mümkündür.
ÜNYE'nin CORAFİ KONUMU
Ünye 41 derece kuzey paraleli ve 37 derece doğu meridyenleri arasında, Karadeniz bölgesinin, Orta Karadeniz bölümünde yer alır. Ordu ilinin en büyük ilçesidir.
ÜNYE'NİN KONUMU Yeri, Sınırları, Komşuları : Ünye, Türküye'nin Karadeniz Bölgesini Orta Karadeniz Bölümünde Ordu İlinin kuzeybatısında yer alır. Doğusunda Fatsa, batısında Terme, güneyinde Çaybaşı, Akkuş ve Kumru İlçeleriyle komşudur. Kuzey sınırını Karadeniz kıyıları çixer. Bu sınırlar içinde Ünye İlçesini yüzölçümü yaklaşık 440 kilometre kare, nüfüsü ise 2000 yılında yaklaşık 69250 dir. Ünye'nin il merkezi Ordu'ya uzaklığı 76 kilometredir.
DOĞAL DURUMU Yer şekilleri, engebeleri : Genel olarak Ünye İlçesi toprakları dağlık ve engebelidir. Kıyıların gerisindeki tepelerde başlayarak içerilere doğru gidildikçe yükseklikler artar.Canik Dağlarının Ünye sınırları içindeki bölümleri üç sıra halindedir. 1- Cevizdere'nin doğusunda Kavaktepe, Asarkaya ve Başkızdıran'a geçerek Meydana Köyünün üstündeki sıradağlara kadar olan bölüm. 2- Çatalpınar üstündeki tepelerden Kale'den başlayarak, batıda Kızılkaya, doğuda Çataltepe'yi kapsayan ve Tekkiraz üztünden Karaarmut'a kadar uzanandağlar. Cüri Deresinin iki yanında Çaybaşı'na , oradan Taşkeseği Köyüne kadar uzanan dağlar. Bu dağlar Akkuş İlçesi doğrultusunda kollar atarak Taz, Çağman ve Aran yaylarının bulunduğu yüksek dağlara bağlanıorlar. Bu sıradağların arasında kalan boşluklarda Cevizdere, Cüri ve Akçay ırmaklarının yatakları yer almıştır. Dağları yaran bu ırmakların yatağında dar ve derin vadiler meydana gelmiştir
ÜNYE'nin BİTKİ ÖRTÜSÜ
Ünye'de bitkiyle örtülü olmayan çıplak alana hemen hiç rastlanmaz. Düzlükler mısır tarlası ve sebze bahçesi, yamaçlar, eğimli yerler fındıklık, elmalık, ve çeşitli meyve bahçesi, tarım alanı olmayan yerler, otlak, fundalık ve ormanlıktır.
FOLKLÖRÜ,GELENEKLERİ
GELENEKLERİ:Türk milli adet, örf ve geleneklerinin tarihçesi binlerce yıl öncesine dayanmaktadır. Türklerin milliyetine ve dinlerine aşırı bağlı olmalarından dolayı bugüne kadar örf ve adetlerinde bir gevşeme olmamıştır. Şu anda dünya üzerinde 250 milyon kadar Türk ırkından insan bulunmaktadır. Türk ırkının insanları dünyanın herhangi bir ülkesinin tebaası altında olursa olsun gelenek ve göreneklerini bırakıp, yaşadığı ülkenin gelenek ve göreneklerini benimsememiştir. 0 halde Türk insani atalarından yadigar kalan ata terbiyelerini aynen korumuşlardır. Şu anda yeryüzünde bağımsız olan tek Türk devleti Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Nüfusunun %98'i Türk ve Müslüman olan bu devlet, tarihinden miras kalan örf ve adetlerini birlik ve beraberlik içinde sürdürmektedir. Yurdumuzda oldugu gibi, Ünye ilçemizde de çeşitli Türk boylarından gelen çeşitli isimler altında Türk milletinin bölümleri vardır. Bu kısımlar kendi aralarında diğerlerinden fazla ayrılıklar göstermeseler de bazı özel davranışları vardır. Bunlar nüfus yoğunluğu sırasına göre, Gürcüler, Lazlar ve Çerkezler'dir. Bunların kendi aralarında düğünleri, misafir karşılamaları ve komşulukları ayrı tattadır. Ünye ilçesi halkının misafirperverliğinin ilçe dışından gelen komşular Ünye halkının misafirperverliğini övmektedir.
ÜNYE�YE AİT MAHALLİ OYUNLAR VE EVLENME: Mahalli oyunların menşei, her mahallin tablat şartları ile o yerin coğrafî durumuna bağlıdır. Budurumdan da anlaşılacağı üzere tablat şartları ile coğrafî durum değiştikçe, bölge bölge oyun figürleri de değişmektedir. Ünye bölgesinin de tablat ve coğrafî durumuna göre çeşitli karakterde oyunlar sergilenmektedir. Bunlar daha çok düğünlerde oynanmaktadır. Bu oyunlar tam olarak incelenemediği için oyunların karakter yapısı hakkında tam bir bilgiye sahip değiliz. Bölgemizde bilinen oyunlar şunlardır: a) Kırbaç horonu (hudayda), b) Kürali, c) Gürcü horonu, d) Metelik, a) Kırbaç horonu: Bu oyun Ünye ve çevre köylerinde oynanmaktadır. Oyun davul zurna veya saz eşliğinde oynanır. Oyunu erkekler oynamaktadır. Aksesuar olarak isminden anlaşıldığı üzere kırbaç kullanılmaktadır. Herkes bir öndeki arkadaşının belinden tutarak, müziğin ritmine göre yavaşlayıp hızlanıyor. Zaman zaman yere çökerek, çökük vaziyette oynanır. Oyun seyrinde ekip başının yaptığı figürleri ekipteki diğer elemanlar yapmaya çalışırlar, ekip başının figürlerini yapamayan oyun elemanları. ekip başı kırbacı ile vurup, figürlere uyum sağlamasını sağlar. b) Kürtali oyunu: Kürtali oyunu Ünye yöresine has bir oyundur. Davul-zurna veya saz eşliğinde oynanır. Kürtali oyununun tarihçesi tamamıyla incelenip, ortaya çıkarılmıştır. Oyun sadece erkekler tarafından oynandığı gibi kadınlar da bu oyunu erkeksiz oynayabilir. Ünye'nin bazı köylerinde ise bu oyunu kadın ve erkekler beraber oynarlarsa oyuncular el ele tutuşmayıp, sadece elleriyle pıtık çalarlar. Bu oyun ayrica tek tek de oynanır. oyunun karakteri daha çok sertliğe dayanır. c) Gürcü Horonu: Ünye bölgesine sonradan Kafkaslar'dan göç eden gürcülerin getirdiği bir oyundur. Gürcü Horonu oyununu sadece erkekler oynar. El ele tutularak davul zurna veya saz eşliğinde oynanır. d) Metelik Oyunu: Bu oyunda erkek ve kadın beraber oynadığı gibi erkekler veya kadınlar tarafından yalnız olarak da oynanır. Oyunda davul ile zurna eşliğinde veya sadece saz ile de oynanır. Kadınlar ile erkekler beraber oynar iken el ele tutuşma yoktur.
ÇALGILAR: Zurna: Genellikle erik ağacından yapılır. Armut ve kayın ağacından yapılanı vardır. Baglama: Genellikle gürgen,erik, kestane ve dut ağacından yapılır. Yöremizde yaygın olarak kullanılır.
SEYİRLİK OYUNLARI: Ünye ilçesinde yapılan düğünlerde çoğu kez erkekler kadın elbisesi giyerek kadınların hareketlerini taklit ederler. Kadınlarda erkek elbisesi giyerek erkeklerin çeşitli hareketlerini taklit ederek düğündeki halkı güldürmeye çalışırlar. Kadın ve erkek taklitlerinden başka tabiat taklitleri ve kadın erkek ilişkileri gibi çeşitli taklitler tasvir edilmektedir. Bu oyunlara örnek olarak "Arap Dede" oyununu gösterebiliriz. Arap Dede oyunu, kadın kılığında bir erkek ve çapkın üç erkek tarafından oynanır. Kadın kılığındaki erkek ocakbaşında ısınakta olan iki erkeğe karşı cilve yapar. Erkeklerde kadına karşı cevap verirler. Fakat sonradan işler bozulur ve kadın yüz vermez. Anlaşmazlık çıkar. Araya yüzü gözü siyaha boyanmış bir yaşlı dede girer. Güya kadını diğer erkeklerden kurtarır ve kendisi kandırmaya çalışır. Bütün bu olaylar bir güldürü çeklinde işlenir.
ÜNYE İLÇESİNDE EVLENME: Ünye ilçesi halkı mutaassıp bir aile yapısına sahip olduğundan, evlenmeler daha çok görücü usulü ile olmaktadır. Ünye'de bir aile isteyeceği kızın aile terbiyesi ile terbiye ve ev kadınlığı durumunu inceler. Kızı münasip bir şekilde ister. Kız tarafı da erkek tarafının aile yapısı ile damadın terbiye ve kazanç durumunu inceler. Anlaşırlarsa bir kolayını bularak kız ile oğlanı birbirlerine gösterirler. Kız ile erkek birbirlerini beğenirlerse evlenirler. Bu durumdaki evlenme çekline görücü usulü ile evlenme denir. Ünye'de bir evlenme düğününü kız isteme olayından sonuna kadar sırası ile hikaye edelim. Erkek tarafı kızı istemeye karar verir. Ardından kız tarafına hatırından çakamayacağı bir hatırlı kişi, kız tarafına elçi olarak gönderilir. Böylece kızın verilip, verilmeyeceği öğrenilmiş olunur. Kız tarafı kızını verimkar oluyorsa, adet üzerine gündüzün kadınlar, gecede erkekler kız ailesini dünürlüğe giderler. Dünürlüğe gidilirken hediye olarak genellikle çikolata veya mali durumuna güre şekerleme götürülür. Düşünürlük yapılır. Yani kız istenir. Kız tarafı da kızın verildiğini göstermek için kızlarına şekerli kahve yaptırır, el öptürülür. Bu demektir ki kız verilmiştir. Daha sonra erkekler arasında düğünün ne zaman ve ne şekilde olacağı kararlaştırılır. Ünye'nin köylerinde başlık parası eskiden daha çoktu. Şu anda başlık parası alınmıyorsa da, kız tarafının yapacağı altın veya eşyanın oğlan tarafına yaptırılmasıyla, düğünün masrafları başlık yerine oğlan tarafına yaptırılmış olur. Ünye'de sözü kesilen bir kızın nişanı iki aile arasında, münasip görülen bir günde, iki ailenin akraba ve eş dostları çağırılarak kadınlar arasında DEF diye tabir edilen bir çalgı ile eğlenilerek yapılır. Eğlencenin ortasında kız bir sandalyeye veya masa üzerine çıkartılarak nişanda oğlanın ailesinden gelen nişan denilen hediyeler takılır. Bunlarda ailelerin mali durumlarına göre değişir. Eğer oğlan tarafı kıza arma (binlik) getirmişse yanında birer veya ikişer tane mutlaka beşibirlik olur. Beşibirliklerin yanında da liralar vardır. Mavi veya pembe ya da kırmızı seten kurdeleye dizilerek gelinin boynuna takılır. Bir koluna bilezikler, diğer koluna da altın veya normal saat takılır. Kulağına ve parmağına liradan oluşan küpe ve yüzük takılır. Daha varlıklı aileler ise nişanlarında yukarıda saydıklarımızın dışında bir çift Trabzon bileziği denilen hasır bilezik ve boynuna inci kelebi takılır ya da almaz gerdanlık, yakasına mutlaka bir elmas taşlı yaka iğnesi (broş) takılır. Parmağına ve kulağına elmas işlemesi gül küpe ve gül yüzük takılır. Ayrıca gelinin giyeceği iç ve dış çamaşırlar da verilir. Bunlar bazı ailelerde kız tarafının oğlan tarafından istemesiyle yapılmakla beraber, çoğunlukla oğlan tarafı bunu aile şerefi sayarak kendiliğinden yapar. Nişandan sonra 15-20 gün sonra kız tarafı oğlan tarafına ters nişan (nişan karşılığı) götürür. Kız tarafının götürdüğü nişan oğlan tarafının getirdiği nişanın değerine göre düzenlenerek götürülür. yukarıda saydığımız gibi gelen bir nişanın karşılığı bir platin yüzük, üstünde altından ismi yazılan para cüzdanı, damada saat veya şövalye yüzük ve damada traş takımı, iç çamaşırı, elbiselik kumaş, gömlek kazan, çorap,kravat ve boyun atkısı v.s. götürülür. Ayrıca bir sinide baklava götürülür. Ayni günde öğleye kadar kız evinde eğlence yapılır. Öğle yemeği yenilir. Başka bir günde tatlı gelen siniye oğlan evi helva kavurup doldurur, sininin ortasına da geline hediye olarak yüzük veya bilezik ya da parti koyarak bunu da tuttuğu bir kadına verir. Komşuları ve akrabalarıyla kız evine götürürler. Helva sinisini götüren kadın kız evinden bahşişini almadan siniyi vermez. Kız evinde de eğlenilir, öğle yemeği yenilir. Gelinin nişanlı kaldığı müddet içerisinde, bayramlar ve yıl başında bir sini baklava veya helva ile harçlık gönderilir. Ramazan bayramında altın veya elbiselik, kurban bayramında kurbanlık koç süslenerek, özellikle de başına ayna takılarak, harçlık ve elbiselik eşyalarla bayramdan iki gün önce kızevine gönderilir. Bu bayramlıkları kız evine götüren kişi bahşişini almadan vermez. Düğün günü geldiği zaman oğlan tarafı durumuna göre ve akrabalık derecesine göre düğüne çağıracağı kişileri çeşitli hediyelerle (tavuk, börek, yazma ve şeker gibi) davet eder. Kız tarafı da aynı gelenekle davetli olacakları çağırır
| |
| | | | Ordu İL'inin Tanıtımı Ve ResimLeri.. | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |